1 Eylül 2007

TOPRAĞINDAN UZAK YAŞAMA


Tarımın gerilemesiyle birlikte çok çocuklu çiftçi aileleri yaşamlarını sürdürebilmek için şehirlere hücüm etmişlerdir. Çünki miras yoluyla kalan arazilerin gelirleriyle geçinmeleri imkansız hale gelmiştir. Hali vakti yerinde olanlar ise arazilerini en yakın şehirden idare etmeye başlamışlardır. Ne acıdır ki toprağıyla iç içe yaşaması gereken bu toplum yerinden koparılarak işsiz statüsüne geçirilmiştir. İleri toplumlarda çiftçiler toprak ve hayvanlarıyla birlikte yaşarlar. Arazilerini , ürünlerini , hayvanlarını her an kontrol altında tutarlar. Bütün makina ve teçizatları her zaman kullanılacakmış gibi hazır bekletirler. İşten gelen her ekipman ertesi gün kullanılmayacak dahi olsa yıkanıp bakımları yapılarak parka koyulur. Bizde ise iş bitmişse ekipman olduğu yerde bırakılır ve yeniden kullanıma kadar kaderine terk edilir. Köylerden geçerken bu tip mezarlıkları çok rahat görebilirsiniz. İtalyaya eğitim için önder çiftçilerimizi ve bayilerimizi götürmüştük. Onlara büyük çiftliklerde nasıl tarım yapıldığını göstermek istiyorduk. Bologna yakınlarında bir hayvan çiftliğini ziyaret ediyorduk. Çiftlikte yaklaşık 200 büyük başın üstünde hayvan vardı. Hepsinin kulaklarında isimleri ve çiftlik bilgileri etiketlenmişti. Kısa boylu ayağında kazık çizmeleri ,sırtında yırtık bir kazak , kafasında güneşten parçalanma noktasına gelmiş bir şapka bulunan , ellerini hızla hareke ettiren , konuşurken hava bile almaya vakit bulamayan tipik bir İtalyan bize çiftlik hakkında bilgi vermekteydi. Tercüman bana tercüme ediyor bende misafir çiftçilerimize , bayilerimize tercüme ediyordum. Çiftçilerimiz verilen bilgilerin sağlıklı olmadığını iddia ederek adamı biraz gırgıra alıyorlardı. Çiftliğin gereksimi olan bütün teknoloji mevcuttu. Süt üretimleri en yüksek seviyedeydi. Çok iyi traktör ve ekipman parkı mevcuttu. Ambarlar ağzına kadar saman , selofanlanmış yeşil yonca balyalarıyla doluydu. Hayvanların beslenmeleri otomatik konveyörlerle yapılıyor , her türlü bilgi bilgisayarlar aracılığıyla saati saatine alınıyordu.Hayvanların süt verimleri saatlik , günlük , haftalık ve aylık tutuluyordu.Her hayvanın bir defteri mevcuttu. Her türlü bilgi kayıtlıydı. İnsanların yetiştirdikleri hayvanların bilgilerini tutarken ne yazıktır ki biz bu gün bile insanımıza gerekli bilgileri bugünün teknolojisinde hala tutamıyoruz.İnsanımız için gerekli olanları bile onların baskıları ve istekleri doğrultusunda yapıyor ve siyasilerimiz pişkincede kendi yaptıklarını ifade ederlerken yüzlerinde en küçük bir kızarma dahi göremiyoruz. Tesis gezildikten sonra çiftlik sahibinin misafirleri çaya davet ettiği bildirildi. Çiftlik sahibi misafirlerin 45 kişi olduğundan haberi yoktu diye düşündüm. Rahatsız etmeyelim dedimsede her şeyin hazırlandığını söylediler. Bizlerde davete icabet etmek üzere yürüyerek gitmeye karar verdik. Sonunda müthiş bir evin önüne geldik. Evin etrafı tamamen ağaçlar ve çimle kaplanmış , ortada çok güzel bir yüzme havuzu ve özenle hazırlanmış ikram masalarını gördük. Masaların üstü peynir çeşitleri , meyvalar , kekler , baton sandeviçler ve çiçeklerle kaplıydı. Her çeşit içki , meyva suyu emre hazırdı. Ama garajda gördüğümüz otomobiller ise şaşkınlığımızı dahada arttırdı. Garajdaki arabaların her biri tam bir servetti. Bizler yerimizi alırken kazık çizmeli , yırtık kazaklı , yırtık şapkalı İtalyan çok zevkli ve kaliteli bir giyim tarzıyla eşi ve çocuklarıyla birlikte hepimizin elini sıkarak hoş geldiniz dediler. İtalyan burada da işi ve ailesi hakkında çok daha geniş bilgi verdi. Bu işi babasından devraldığını , bütün ailenin bu çiftlik için çalıştığını , herkesin bir görevi olduğunu haftada en az 3 kere bir araya gelerek birbirlerine bilgi verdiklerini belirttiler. Otelimize dönerken herkes bu işi en iyi şekilde yapabileceğini ballandıra baldıra anlatıyor dönünce hemen bu işe ağırlık vereceğini anlatıyorlardı. Döneli 20 yıl oldu ama hala gerçekleştireni göremedim. Biz bize benzeriz. Laf parayla olsaydı Türkiye çok zengin olurdu . Sağlık ve sevgiyle kalın. Haldan

KINALI ÜNAL


Her sabah koordinasyon toplantıları yapılırdı. Bu toplantılarda her türlü konu konuşulur ve tartışılırdı. Dostlarımız beni ve Mustafayı Muppet Showdaki locada her şeye itiraz eden yaşlı ikizlere benzetirlerdi. Hatta bazen artık itirazı kesinde toplantı çabuk bitsin diye dostlarımız ricada bulunurlardı. Yine bir sabah toplantıya biraz geç katılmıştık. Herkese günaydın diyerek yerlerimizi aldık. Toplantıya katılan dostlarımıza kaş göz işaretleriyle hatır sorduktan sonra toplantıya başlandı. Fakat normal olmayan bir şey vardı. Çaktırmadan etrafa göz gezdirmeye başladım. Bir şeyler hissediyor ama bir türlü bulamıyordum. Bir anda kafamda şimşek çktı. Tam karşımda oturan Ünal Kantayım burnunu ve ağzını korur gibi tutması garibime gitmişti. Dikkatle bakınca Ünal kardeşim saçlarını ve bıyıklarını simsiyah boyamıştı. Göz göze geldik. Eliyle sus görmemezlikten gel diye ikaz etmek istedi ama Mustafada durumu anlamış ve Ünalı işaret ediyordu. Ünal sonu geldiğini anlamıştı. Toplantı sonrası ne yapacağını şaşırmış , dile düşeceğini bildiği için tehditler yağdırmaya başlamıştı. Bir kulağı ağır işiten Ünal Kardeşimin adı Sağır Kınalı olarak anılmaya başladı. Hala sizin kadar berbat , edepsiz adamlar görmedim , ne güzel kimse anlamamıştı bari sesinizi kesseydiniz diye hala sitem eder durdu.Her sabah bu akşam kaç defa şampuan yaptık diye sormaya başladık. Hatta metalik boya kullansa daha iyi olacağını söyleyerek , saçları normal rengine gelene kadar kızdırdık . Daha sonraki toplantılarda arkadaşlarımızbeni ve Mustafayı yanyana oturtmaya büyük özeen gösterdiler. Her geçen saniye , her geçen güm güzel ve sevgi doluydu. Sağlık ve sevgi ile kalın. Haldan