17 Ekim 2007
TÜRKİYENİN RENKLERİ
T.C Kültür Bakanlığı diye bir bakanlığımız Türk Tanıtma Vakfı diye bir vakfımız vardır yıllarca. Bu iki önemli kurum ülkemizin tanıtımı için kurulmuşlardır. Ama ne yazık ki bu iki kurumda bu görevlerini hiç bir zaman yerine getirmedikleri gibi başınada hep uyuyan Kültür kelimesinin anlamını bile bilmeyen kişilerce yöneltilmiş ve yönetilmektedir.
Bu iki kurumada çok büyük kaynaklar aktarılmaktadır ve bu kaynaklardan akan milyarlarca doların nerelere harcandığıda bilinemez. Türkiyemizi en etkili temsil eden , göğsümüzü kabartan Mehter Takımımızdır. Dünyanın her yerinde bizi temsil ederler. Osmanlı kıyafetleri içerside , takma bıyıklarıyla bozuk şanjman gibi iki ileri bir geri yaparak , atlarının tezeklerini caddelere bırakarak . Onlar geçtikten sonra hayda bre , savrulun nidaları içersinde yöresel kıyafetleri içinde yüksek atlamaya hazırlanan atletler gibi zıplayan kılıç kalkan ekibimiz belirir şakkada şuka kılıç ve kalkanların metalik sesleri içersinde. Akşam ise döner kokuları içersinde Osmanlı desenleriyle bezenmiş naftalin kokan giysilerle , sonunda ellerinde Türk Bayrakları salayarak biten şuh Türk mankenlerinin sunduğu biz bize bir defile ile tanıtım sona erdirilir.
İşte ülkemizin tanıtımı böyle bir tarz ve ruhla tanıtılır dünyaya .
Geçen gün tesadüfen zampinklerken BBC TV Internationalda bir sohbete denk geldim. Sunucu devamlı Miss. Doğan diye hitap edince daha bir merakımı çekti. Tercümansız yapılan sohbetteki konuşmacı belki çoğumuzun bilmediği , dinlemediği bir Türk Kürt kızıydı. Aynur Doğan. Sorulan soruları o kadar güzel ve içtenlikle cevapladı ki arada sırada sunucunun saptırmalarına bile aldırmadan ülkemizin mistik , etnik konuları hakkında engin hoşgörü ve toleransını anlattı hemde hiç saptırmadan . Üç dakikan var dedi sunucu ne söylemek istersin dedi. Eline sazını alarak Ahmedo isimli türküsünü Kürtçe sundu. Sunucu bu sesden mi çıkıyor dedi istersen programı uzatırım diye sarıldı Türk Kürd kızına. Bende ilk defa dinliyordum. O kadar etkilendim ki bu sesten. Bu kadar yumuşak , bu kadar güçlü ve etkileyici bir ses olamazdı.Sunucunun bile yanaklarından yaşlar akmaya başladı. Aynur program sona ererken ülkemin o kadar fazla güzellikleri varki , onları size anlatmaya , göstermeye , dinletmeye yıllar yetmez diye tamamladı.
Ülkenin yıllardır içinde bulunduğu olumsuz siyasal çekişmeler , ülkemizin mükemmel güzellikler profilini görmememize neden olmaktadır. Bazı ırkları ve dillerini yok saydırılıyoruz. Bu topraklarda Türkü , Rumu , Ermenisi , Kürdü , Lazı , Çerkezi , Arabı , Arnavutu , Bulgarı , Yogoslavı ,Yahudisi hala beraber yaşamıyor mu. ? Geleneklerini , kültürlerini , beraberliklerini ayni bayrak ayni toprak üzerinde yaşatmaya çalışmıyorlar mı. ? Yok saydırılmak istenen ırklar dillerini konuşmuyor mu , şarkıları , türküleri kasetlerde , CD lerde müzik dükkanlarında satmıyor mu , düğünlerde , derneklerde ünlü sanatçılar bu dillerle insanları çoşturmuyor mu ? Bunların hangisine hayır diyebiliyoruz.? Derseniz ki anlamıyoruz. Peki. Afrika kökenli Amerikalının Hip Hop müziği adı altında ki küfür müziğini , Avustralyalının ilkel Mahoi müziğini , Brezilyanın Samba müziğini , Amerikalının Country müziğini , Irlandalının step müziğini anlıyabiliyormuyuz. ? Ama. Aması yok . Anlamıyoruz , hissediyoruz. Hissettiğimiz için dinliyoruz ve taklit ediyoruz çoğumuz. Ama bu bizimle , tarihimizle , kültürümüzle beraber gelen bu diller bizim Anadolumuzun ırklarının dilleridir , asırlarca kullanılmış ve kullanılacaktır. İşte esas Türkiyeyi dünyaya tanıtacak bu mozaiğin renkli yapısı ve sesleridir. Anadolu Ateşini izlemeyeniz yoktur. Orada oynanan o muhteşem oyunların armonisi bu ülkeyi meydana getiren her bir ırkın , her bir dilin bir bütün haline dönüşmüş birliğinin , düşüncesinin , duygularının , hislerinin harekete dönmüş renk cümbüşüdür. Çünki her zaman ses kulaklarda kalan hoş bir sedadır. Sevtap Erener , Fazıl Say , Sezen Aksu , Fatih Erkoç , Tarkan , Anadolu Ateşi , Borusan Çocuk Orkestrası daha niceleri bu ülkeyi sesleriyle , sanatlarıyla , kişilikleriyle temsil etmişlerdir bu ülkeyi . Hepimizde gururla paylaştık ve paylaşacağız bu gururları ırklarını , dillerini sorgulamadan yanlız hisseden insanlar olarak. Dünya kendini tanıtmak için insani değerlere çok daha önem verirken , kültür zenginliğini dünyaya sunarken biz hala dünyanın terk ettiği metodları kullanmaya devam ediyoruz. Hala ülke tanıtımın insanlıktan geçtiğini anlayamamış , ülke kültür ve değerlerinin farkına varamamış kişiliksiz , dönek , uykucu kişilerlerce sürdürülmeside bu ülkenin kaderi olmamalıdır. Bu ülke dünyanın en zengin insanlık kültürüne sahiptir. Ama siyasilerimiz banazlığı , iş bilmezliği , hasmane tutumları bu zengin kültürü karşı karşıya getirmektedir. Irkı , dini , rengi , dili ne olursa olsun yükselen her ses , her yapıt , her güzellik Anadolunun rengidir , güzelliğidir.
Aynur Doğan 1975 yılında Çemişgezekte doğmuş. İstanbulda ASM de müzik eğitimi görmüş. Pek çok ünlü gurup ve müzisyenlerle çalışmış , pek çok televizyon ve film müziklerine vokalistlik yapış kullandığı dil nedeniyle az tanınmamış bir sanatçımız. Türkçe söylediği Pervane isimli şarkısını dinlemenizi öneririm .
Aynur Doğan 2005 yılında İspanyada düzenlene bir festivalde Sezen Aksu , Mercan Dede , Kardeş Türküler ve Burhan Öçal ile üç konser vermiştir. Konserler sonrası seyirciler tarafından dakikalarca ayakta alkışlanmıştır.
Daha sonra gerek internet gerekse başka kaynaklardan yapmış olduğum araştırmalarda Aynur Doğanın çok büyük bir yetenek olduğu keşfettim. Dünya televizyonlarına çıkmış ve büyük yetenek olarak taktim edilmiştir Türk Kürt kimliğiyle. Kişisel görüşüm olarak müthiş bir ses ve yetenek.Her şeyden önce bu topraklarda doğmuş , yetişmiş bir yeteğimiz. Kullandığı dili anlamasamda o muhteşem sesi dinliyorum toprağımın , insanımın , kültürümün yüce bir sesi olarak gururla hiç bir zaman siyasi bir görüşle değil , insan olarak , hisseden olarak. Toprağımızdan yetişmiş bir sesi dinliyorum keyfle.
Daha keşfedediğimiz , görmemezlikten geldiğimiz daha nice genç yetenekler vardır yüce Anadolumuzda , ülkemizi renkleriyle, sesiyle , sanatlarıyla , kişiliğiyle ayakta dakikalarca alkışlatarak unutturmayacak. Ah şu pis siyaset , siyasetçi ve dinciler olmasa. Türkiye , her şeye rağmen renkliliğini , renklerini , muhteşem mozaiğini asla kaybetmeyecektir .
PERVANE
Pervaneyim pervane
Ahu zar oldum ateşe
Tenim deydi tenine yandım kavruldum
Tenim deydi tenine yandım yandım
Döndüm döndüm nice döndüm
Ahu zar oldum da döndüm
Aramam derman derdine
Görünmez yüküm gözünde
Tenim deyince tenine
Oynar yüreğim içinde
Pervaneyim pervane
Gözlerim hepten yerinde
Kızıla dönsünartık karanlık gece
Yansın yansın da kavrulsun
Çıranın içinde
Aramam derman derdine
Görünmez yüküm gözünde
Tenim deyince tenine
Oynar yüreğim içinde
Sağlık ve sevgi ile kalın.
Haldan
15 Ekim 2007
ÜLKE KAN AĞLAR , CUMHUR TAKI AVLAR
Üç defa ertelenen nikah nihayete erdi. Mutluluklar dilerim.
Ülkenin en üst siyasi ve iş adamlarınını bir araya getirdiği nikah ve düğün devlet imkanları kullanılarak yağmurun sele dönüştüğü bir günde gerçekleştirildi.
Dörtbin konuğun katıldığı nikah tam bir Broadway gösterisi gibi başladı. Işıkların yansıdığı pırıl pırıl parlak şerit perdecikler açılarak genç çift alkışlar arasında özel bestelenmiş müzik eşliğinde yerlerini aldılar. İşte bu andan itibaren ülkemizin en önemli siyasileri ve türbanlı eşleri nikah masasının ardında arzı endam ettiler. Yağlayıcı konuşmalardan sonra evlilik cüzdanı diplomasını bile gelenekler dışında almış olan türbanlı geline verildi. İşte bu anda çadırda hüüüüüüüüüüüüü diye sesler duyuldu. Artık davetliler hislerine , duygularına yenilmişlerdi. Zaman ağlama ile gösteri yapma zamanıydı. Cumhur burnunu çekerek , ben Cumhur olarak değil bir baba olarak konuşuyorum dedi. Buraya gelirken forsumu bile açtırmadım. Ben bu ailevi zevke sizlerden sonra sahip oldum , mutluluktan uçuyorum diye sırıtarak , bütün gençlere mutluluklar dileyerek davetlileri takı törenine davet etti. Hangi gençlere mutluluklar diledi. Vurularak , mayınlara basarak sakat kalan gençlerimize mi , iş bulamayan gençlerimize mi , gemiciği olmayan gençlerimize mi. ? Diledi işte laf olsun diye.
Nikah esnasında türbanlı eşlerin giysileri , şablon saç kesimli, zahiri bıyıklı , kasılmaktan omuzları tutulmuş eşlerinin arkasında süzülerek mahsun ama hırslı duruşları görülmeye değerdi. Sahne tam bir Broadway gösterisinin ılımlı İslam görüntüsüydü . Sıra aile fotografı çekimine gelmişti. Sahnenin ortasında yer alındı. Gelinle damadın sağında solunda yer alındı. Bayan Toptanın haricinde bütün hanımlar türbanlıydı. Damadın annesi siyah türbanının altına kalın mantosunu giymiş , Bayan Arınç Osmanlı kaftanının orasını burasını çekiştirirken , gelinin annesi tek renk saten elbisesiyle , Tayyip futbolcu duruşuyla , Arınç her zamanki manalı gülümsemesiyle , nikah memuruda vazifesini yapmaktan duyduğu yalaka mutlulukla fotografta yer aldılar.Bu resim aslında ülkenin nereye götürülmek istendiğinin bir belgesi olarak tarihe geçti.
Bir ülkenin en başındaki bir kişi böyle gösterişli kişisel bir işini nasıl devlet imkanlarıyla yapar anlamak mümkün değildir. Günlerce polis aç bilaç prova yapmış , yağmur altında görev yapmıştır.Yağmur nedeniyle evleri , iş yerlerini su basarken , insanlar gideceği yerlere gidemezken , su baskınlarından insanların araçlarının tepesinde kurtarılmayı beklerken , insanlar metroda bir o yana bir bu yana binerek seyahat ederken İstanbul Belediye Başkanı bütün pişkinliği , yalakalığı ile nikahı kıydı. Akşam yalıda verilen yemeğe üçyüz davetli katılmıştır. Yenilmiş , içilmiş ( Kişi başı 1/2Colaturka ,2 limonata , limitsiz su , maliyet düşürücü imkanlar kullanılmıştır ), takılar takılmış ( üç saat sürmüş ) , devlet imkanları kullanılmış neticede gençler mutluluk yolunda imzalarını atmışlardır. İmam Nikahı eski meclis başkanınca yapılmıştır.Mutluluklar , allah kabul etsin.
Ülkede terör dağda , soğukta , yan gelip yatan gençlerimizin ( Tayyip Erdoğan deyimi Kelller ) canını alırken , terörü durdurmak için Bushtan bir ay sonrasına kesin olmamakla beraber randevu alınmışken , ülkenin geleceğini belirleyecek siyasi çok olumsuz gelişmeler yaşanırken , sınır ötesi operasyonlar düşünülürken , ısmarlama yapılan Anayasa için referendumun yaklaştığı bir zamanda , Ermeni tasarısı milleti gererken bu düğünün devlet imkanları kullanılarak ve vatandaşın % 53 nü aptal yerine koyarak düşüncesizce yapılması büyük bir gaf ve büyük terbiyesizliktir. Aslında bu düğün çok daha görkemli olabilirdi. Devlet Başkanları , Başbakanlar , Dış İşleri Bakanları , AB delegasyonu eşleriyle beraber katılabilirlerdi. Ama terör , vatandaş tavır koymuştu. Bu yolu Başbakanımız açmıştır. Ve açılan bu yol iki aile arasında gizli bir yarışa dönüşmüştür. Fakat Cumhurun şansızlığı ülkenin içinde bulunduğu olumsuz durumdan dolayı sönük kalmıştır. Kar zarar karşılaştırılması daha sonra meydana çıkacaktır. Bakalım Cumhur kızına gemicik alabilecekmidir.? Alamazsa işler kesat gitmiş demektir parsayı toplayan Erdoğan olmuştur. Zaman her şeyi gösterecektir saklamaya çalışsalar bile. İstenmesede koy yan cebime olarak gelen takıların Cumhur ve dünürü tarafından Şehit Ailelerine verileceği beyan edilmiştir. Neyi ne kadar. ? Böyle işler ciddiyet ister. Bunu baştan saptarsın . Bir yetkili kurulu oluşturur verilen ve takılanların bir zaptını tutarak ilgili yerlere teslim edersin. Bu davranış çevir kazı yanmasın anlamı taşır. Devletin verdiği parti parasını hiç ettikleri gibi takıları bir lütuf olarak Şehit Ailerine veremezler, bu onlara en büyük hakaret olur. Sonra bu insanlarımızın sizin insanından haksız aldıklarını kendinden veriyormuş gibi hileleride yutmaz. Bu ülke onlara gereken her türlü desteği sağlacak güçtedir.
Bugün ülkenin ahlaki sistemini bozan rahmetli Sn.Turgut Özal bile böyle bir yaklaşımda bulunmamıştır.Hediye edilen Jaguarı istemeye istemeye geri vermiştir. Uzağa gitmeye gerek yok. Onuncu Cumhurbaşkanı Sn. Ahmet Necdet Sezerin evladıda evlenmiştir. Köşkün elektrik parasını cebinden ödemiştir. Bugüne kadar Cumhurbakanlığı yapmış olanların bu tip gösteriş içersine girdikleri görülmemiştir. Özal hariç hiç bir Cumhurbaşkan böyle imkanları kullanmaya tevessül bile etmemişlerdir. Dünün aile fotografına baktığınızda bir tane şaibesi olmayan kişiye rastlayamazsınız. Cumhur yok edilen parti paralarından yargılanıyor , bulunduğu mevkii bile tartışmalı .Başbakan hala aklanabilmiş değildir . Patronu Bush tarafından devamlı paspas işlemi görürken , onlar çocukları için her şeyi yapmaktadırlar.
Ülkenin kaymağını en iyi şekilde paslaşarak yemektedirler yandaşlarıyla.Askerlikten kaçan Bilal gemicik sahibi olmuş , torun sahibi olan Tayyip düzmece programlarla ABD gidip ABD vatandaşı olan torununu sevmiş , Emine Erdoğan Operadaki Hayaleti seyretmiş , tesirinde kalarak hayalet gibi dolaşmaya başlamış , Cumhur ve parlak satenli eşi Salzburgda Timsah Restoran menüsünü Kayseri Menüsüne çevirmeyi devlet imkanlarıyla başarmışlardır. Cumhur üç defa ertelenen düğünü refarandumdan önce bir an evvel yapmaya aniden karar vererek kar kardır diyerek Kayseriliğini göstermiştir.
Neticede bu ülke insanının şikayet etme hakkı yoktur. Çünki oyunu borsa uğruna , asla ulaşamıyacağı 10.000.-USD gelirine kanarak , yalanlara , kandırmalara oy vermiştir.Her zaman evlerini sular basacak , çeşmelerinden su akmayacak , zamları tevekülle karşılayacak , evlatları ülke için şehit düşecek , iş bulamıyacak , baklava çalan aç çocuklar iki yıl hapis yatacak , banka , devlet soyan ise rahatça gezecek , ısmarlama anayasayla bir ülkeyi yönetecek kişileri kendi oylarıyla seçtiler. Ben asla vermedim vermemde. Baykalı sevdiğimden mi. ? HAYIR. Oda solun bir Gül , bir Tayyip versiyonudur.
Atatürkün oklarına güvenerek , inanarak verdim oyumu. Ondan da hesap soracaktır laikliğe , demokrasiye inananlar. Daha ne düğünler göreceğiz ahmakça kullandığımız oyların sebebiyle .Yeterki Borsa iyi olsun diye.
Ama Atatürk ilke ve inkilaplarından asla vaz geçmeyen yürekli , onurlu vatandaşların düğünü pek bir yaman olacaktır. Takıları sevgi , barış , kardeşlik ,hürriyet , demokrasi , laiklik . bağımsızlık olacaktır.
Sağlık ve sevgi ile kalın.
A.Haldan Levent
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)