6 Aralık 2008

Sayın Başbakanım


Birbirinden başarılı iki oğul babasısınız. Oğlunuz Burak alnının teriyle genç yaşta gemi aldı. Diğer oğlunuz Bilal, Dünya Bankası'ndaki başarılarıyla stratejik ortağınız Amerikan başkanı Bush'un bile iltifatlarına mazhar oldu. İkisi de pırlanta gibi, Allah bağışlasın.

Demem o ki, bir evlat nasıl yetişir, bir baba evladına baktığında nasıl içi titrer, nasıl burnunun direği sızlayarak sever biliyorsunuz...

Ama oğlu ertesi gün askerlik kurası çekecek bir baba o geceyi nasıl geçirir, Güneydoğu'yu çeken oğlunu otobüse nasıl bindirir, 15 ay boyunca geceyi gündüze nasıl ekler, saat başı haberlerini nasıl içi içini yiyerek seyreder, telefonda konuştuğunda 'Operasyona gidiyoruz, hakkını helal et baba' diyen oğluna ne cevap verir, bilmiyorsunuz.

Çünkü dediğim gibi oğullarınızdan biri armatör oldu. Güneydoğu'da deniz yok, Atatürk Barajı da oğlunuzun gemisi için pek küçük kalır, yakışık almaz. Yani Burak güvende. Allah bağışlasın.

E diğer oğlunuz Bilal de dediğim gibi Dünya bankası'ndaydı. Şimdi ise Dünya Bankası her nedense sözleşmesini yenilemediği için The Brooking Institution'da. İşi düşünce üretmek olan bu kuruluş da geçenlerde Diyarbakır'ın belediye başkanı Sayın !!!! Osman Baydemir'i ağırlamıştı, hatırlatırım. Yani sözün kısası Bilal de Washington'da, güvende. Allah bağışlasın.

O yüzden de 'Artık şehit cenazeleri görmek istemiyoruz' diyen bir vatandaşa gönül rahatlığıyla 'Askerlik yan gelip yatma yeri değildir, canım kardeşim' diyebiliyorsunuz.

Ben de artık şehit cenazeleri görmek istemeyenlerdenim, bu yüzden ben de sizin 'Canım kardeşim' diye hitap edebildiklerinizdenim. Can kardeşliğin verdiği samimiyet hissiyle, olanca içtenliğimle merak ediyorum.

Sayın Başbakan, 5 ayda verilen 50 şehidin ardından, "Askerlik y an gelip yatma yeri değildir" dediğiniz için; şehitlere "kelle" dediğiniz için hiç mi utanmıyorsunuz?

Bırakın politikaya devam etmeyi, meydanlarda büyük büyük laflar etmeyi; hala nasıl sokağa çıkabiliyorsunuz?

Artık neredeyse her gün kalkan cenazelerde o kadar kişi tek bir ağızdan sizi ve bakanlarınızı yuhalarken ne hissediyorsunuz? Yani mesela, "Yan gelip değil, can verip yattılar" diye bağırırken binlerce kişi, 'Yer yarılsa da içine girsem' diyebiliyor musunuz?

Orada, şehitlerin cenazesinde, Ajan Smith gözlüklerinizle gizlerken yüzünüzü, neye daha çok üzülüyorsunuz? Şehitlere mi, düştüğünüz hale mi?

İktidarınızın ilk günlerinde terör sıfırken dört buçuk yılın sonunda gelinen durum nedeniyle hiç mi suçluluk duymuyorsunuz?

Şimdi sürekli 'şehitlik üzerinden siyaset yapmayın' diyorsunuz ya meydanlarda. Peki, o zaman tam seçim arifesinde niye şehit aileleri ile gazilere TOKİ aracılığıyla kurasız ucuz konut veriyorsunuz? Bu durumda asıl si z şehitler üzerinden siyaset yapmış olmuyor musunuz?

Sayın Başbakan, bir baba olarak soruyorum size. Aynaya baktığınızda ne görüyorsunuz? Akşam yastığa başınızı koyduğunuzda uyuyabiliyor musunuz? Kelle deyip geçtiklerinizin ahından korkmuyor musunuz? O mağrur, çocuk bakışlı erler, onların babasız evlatları, anaların ağıtları, babaların 'Vatan Sağ olsun' derken titreyen dudakları hiç mi rüyanıza girmiyor?

Bir 'canım kardeşiniz' olarak olanca samimiyetimle soruyorum. Bu kadar sevilmemek nasıl bir duygu Sayın Başbakan?

Ha, bu arada. Bir oğlunuz, Bilal, hani stratejik ortağınız Bush'un iltifatlarına mazhar olan, askere gitmedi. Diğeri, Burak, hani alnının teriyle gemi alan ise çürük raporu almış. Askerlik yapmayacakmış.

Ne diyeyim. Bilal de, Burak da pırlanta gibi çocuklar . Allah bağışlasın.Gözümüz yok.

2 Ağustos 2008

Lütfen Bu Sabah Tüm Kırgınlıklarımızı Bir Kenara Bırakalım Dostlar ,



Bu sabah tüm kırgınlıklarımızı bir tarafa bırakalım dostlar.... Yüreğimizi sevgiyle dolduralım herşeye karşı dostlar... İş stresinin ya da başka yorgunlukların, yaşadığımız olumsuzlukların, üzerimizde yarattığı asabilikle fevri davranıp bir tek kalbi dahi kırmayalım dostlar... En azından kırmamaya çalışalım dostlar.... Annemize sinirlenmeyi, babamıza , sevdiklerimize söylenmeyi, iş arkadaşımıza gücenmeyi, trafik var diye gerilmeyi, acil ulaşmak istediğimiz kişinin teli habire meşgul çalıyor diye illet olmayı, sevdiğimizin bu sabah bizi aramadı diye hayıflanmayı, her şeyi ama herşeyi bir yana bırakalım dostlar. Sevmek bağışlamaktan geçer. Bağışlayamadığımız mümdetçe sevgiyi asla yakalayamayız dostlar . Sevelim , bağışlayalım bu sabah dostlar.

İnsanoğlu bazen hakikaten hiç düşünmeden hareket ederek ve de geçici anlık tepkilerle karşısındakinin kalbini kırabiliyor.. Sonra insan yatışıyor belki ama ardında bıraktığı kırılan kalbin izleri duvara atılan ince bir çeltik gibi kalıyor dostlar... İnanıyorum ki dünyada hiç birşey insan kalbi kadar hassas değil.. Yıllarca karşınızdaki insanın kalbinde kurduğunuz koca bir sarayı tek bir lafımız, tek bir hareketimiz veyahut bakışımızla yerle bir edebiliriz çünkü.. Peki ya sonrası? sonrasında herşey yoluna girse ve siz o insanın kalbini kazansak bile ve herşey eskisi gibi gözüküyor olsa bile, aslında sizde çok yi biliyorsunuzdur ki izler insan yüreğinden silinmez dostlar.. Bir insanın yüreğinde iz bırakmak istiyorsak bıraktığınız o iz bir çizik olmasın.. Yeni bir araba aldığımızda aklımız çıkar aman çizilecek mi şu mu olacak diye.. Ve bir sabah kalkıpta arabımızda bir çizik görsek o çizik içimizi acıtır dimi dostlar.. Düşünün sevdiğimiz cansız bir nesnenin üzerine bu kadar titrerken sevdiğimiz insanların kalbinde çizikler olursa ve birde o çiziği bizzat kendimiz atmışsak neler hissederiz dostlar.....


Kalp kırmak suya yazı yazmaya benzer, kalbi yeniden kazanmaksa gece güneşin doğmasına değilmi dostlar..
Hadi , gelin bu sabah tüm kırgınlıklarımızı bir kenara bırakalım dostlar, birbirimize seni seviyorum diyelim dostlar. En azından bir saat , bir gün için. Buna hakkımız herşeyden önce ihtiyacımız çok var ey dostlar.

Sizi çok seviyorum ey dostlar.

Sağlık ve sevgi ile kalın.

Haldan

15 Nisan 2008

Efendim . tarih geçmiş zamanı anlatan gerçekçi olması gereken bir bilim koludur. Ama ne yazık ki tarih hep gerek siyasi gerekse dini çıkarlar doğrultusunda çarptırılmıştır. Ülkemizin gerçekçi anlamda bir tarih yazılımı yoktur. Osmanlı hep zaferden zafere koşmuş , yenmediği , işgal etmediği ülke kalmamış ama sonunda 776.000 km karelik yere tıkılıp kalmıştır. Nedenleri niçinleri hep sorgulanmış neticede yabancı ülkelerin Osmanlı üzerindeki hain emellerinin bir neticesi olarak tarihe geçmiştir. 600 yıllık bir İmparatorluğun bu hale gelme nedenleri pozitif olarak bilinsede siyaset ve dini çıkarlar hep gerçeğin bilinmesine engel olmuştur. Osmanlının yıkılması dirayetsiz , kişiliksiz , iki yüzlü , hırsız ve dünya vizyonu olmayan sırtını yabancı ülkelere bağlamış vizyonsuzlar tarafından yönetilmiş olmasıdır. Bugün yaşadığımız durum gibi. Dünya tarihinde az rastlanacak bir siyasi , askeri dehayı sunmuştur yaradan bu ülkeye. ATATÜRK. Gerek siyasi , gerek dünya görüşleriyle Osmanlının paslanmış , yosun tutmuş , kokuşmuş yapısını aklın , zamanın ve kişiliğin gereklerini ortaya koyarak canı pahasına bu ülke insanını modernleştirmiştir her sahada.
Aradan geçen zaman içersinde Osmanlı zihniyeti tekrar yeşermeye başlamış siyasetinde yardımlarıyla bugünlere kadar gelinmiştir. Modern Ülkenin Çankayasına Atatürke hakaret edebilme cesaretini gösterebilen skolastik kafalı sarımsak kokulu bir adamla , sosis endamlı türbanlı eşi çıkarılmıştır . Hükümetin başı ise kendini fakir edebiyatına adamış molla zihniyetli badem bıyıklı simit satıcısı , gemiciği olan , oğlu asker kaçağı olan , çocuklarını devlet imkanlarıyla evlendiren , AB davetlilerinden hediyeleri cukkaya atıp , oğlumdan borç aldım diyebilen , herkesin en az 3 çocuk yapmasını isteyen , krallardan hediye alıp Çankaya ile paylaşan bir hödük bulunmaktadır. Her fırsatta halkına hakaret etmeyi adet haline getirmiş , modern dünya vizyonu olmayan ,bu adamında sonu işbirlikçileriyle beraber sona doğru yaklaşmaktadır. Adeta kendini tanrı yapmaya çalışan bu adamın sonu herhalde tarihte bile görülmemiş bir şekilde sonlanacak ve tarih boyuncada hep nefretle anılacaktır.

5 Şubat 2008

OY UĞRUNA ATATÜRK TÜRKİYESİNİ YOK ETMEYE ÇALIŞAN ........



TAYYİBİN ULUSA SESLENİŞİ


ÇAĞDAŞLAMAYI İSTEMEYEN BİR ÜLKE HALKINA BU HAREKET AZ BİLE.
BEN OLSAM ÇOK DAHA BAŞKA ŞEYLER GÖSTERİRDİM BU MİLETTE.....................

29 Ocak 2008

AKREP ERDOĞAN


Türkiyede her şey günlük gülistanlık. İşsizlik denen şey yok , eğitim halledilmiş , PKK terörü bitirilmiş , AB üyeliği halledilmiş , borsa iyi , bankalar yabancılara satılmış , IMF borç vermek için kapıda , Çankayaya hayaletler çıkmış, kurtçuklar uluyor , muhalefet uyuyor , hergün onlarca genç ölüyor Türkiyede işler yolunda.