20 Kasım 2007

HEPİNİZ BENİ YANLIŞ ANLIYORSUNUZ


Hayatın koridorlarında dolaşırken hep Tanrının bizlere verdiğinden veya aldığından bahsederiz. İnsanoğluna göre verende o , alanda hep odur. Verdiği zaman şükranlarımızı dile getirirken bile hep içimizde ya verdiği gibi alırsa diye büyük korku yaşarız , ona bile olan koşulsuz itimadımızı sakınırız.
Hissettiğimiz bu duygu ve düşünceler aslında yaşam düşüncemizin ve korkularımızın bir çıkmazıdır. İnsan kendi aklında kendi menfaatleri doğrutulsunda Tanrısına karşı içinde oluşturduğu sevincinin veya mahcubiyetinin kaoslarını ortaya koyar.
Tanrı , yarattığı insanın kötülüğünü neden istesin ki. ? Tanrı , neden intikam almak istesin ki. ? Tanrı , insana diğer yarattıklarına göre çok daha cömert bağışta bulunmasına rağmen bu bağışların en yücesi her halde SEVGİ olmalıdır. Çünki yaşamdan , korkularımızdan arındığımız zaman o güzel duyguyu hissediyoruz SEVGİ yi. Tanrı , beni kötülüklerde kullanma , beni kendi menfaatin için kullanma diyor. Yaşamın yılgınlığından , korkusundan arada sırada olsa da kurtul , o zaman benim seni asla terketmediğimi , huzur içersinde , kalbinde , vicdanında hissedecek SEVGİ nin tadını çıkaracaksın diyor.
Keşke , hiç kimseyi inciltmeden gelebilseydim bu duruma , sevdiklerimle , dostlarımla .
Gerçekte evren her zaman tüm güzelliklerini sunmaktayken , insan hiç bir olaya marjinal bakmıyor. Her bir sevginin çok büyük anlamı varken , kendimiz için bolluk yaratmak isterken , başkaları içine SEVGİ yle onlarada yaratalım.
Tanrı , kusursuz yarattığı kainatta yaşam korkusu ve barut kokusu içersinde kalmış günün insanına SEVGİ siyle sesleniyor ve ekliyor.
Hepiniz beni yanlış anlıyorsun insan….

Sağlık ve sevgiyle kalın.

Haldan

17 Kasım 2007

OHA OLDUM ÇÜŞÜNÜZ BAY YOSSİ



Hürriyet Gazetesinin 17 Kasım 2007 tarihli baskısındaki yazı haber.( Sahife 19 )

Dünyanın en iyi Lideri - Erdoğanı yere göğe sığdıramadılar.

İsrailde yayınlana Haaretz Gazetesinde çıkan Yossi Sarid imzalı makalede Kelle Tayyip Erdoğan için şöyle yazmış;

'' Yoksul doğan , gençliğinde ekmek satan , 5 vakit namaz kılan Erdoğan , ülkesini modern bir devlete dönüştürdü. O olmasaydı , Türkiye kavgacı İran , Ortaçağı yaşayan Suudi Arabistan ya da sallantıdaki Pakistan ' dan farksız olurdu. ''

Ve bunu yazan bir Türk gazetesi. Bu gazetenin Erdoğanı ve iktidarı övme zorunluluğu vardır. Hırsına bir türlü hakim olamayan Patronlarının , genel yayın müdürlerinin şarap keyfi için hür basın kavramı ayaklar altına alınmaktadır.

Yossi Sarideyı tanımam ama çok yüksek bir perdeden ÇÜŞŞŞŞŞŞŞŞŞ , OHAAAAAAAAAA demek lazım. Bu kenar yazarı ya lider kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyor vede örnek gösterdiği ülkeciklerle Türkiyeyi bir tutup aşağılıyor.Yahudi dostlarımıza , İsrail Devletine varlığına hiç bir lafımız yoktur , her ülkede buna benzer densizler vardır ve var olacaktır bizde olduğu gibi. Onların yoktan var ettikleri vatanlarına , dostluklarına , işbirliklerine her zaman saygılıyız.Onların davalarında gösterdikleri azmi ve çabayı her zaman takdir ediyoruz ama her zaman barış iersinde hareket etmelerini istiyoruz. Orada Türkiyeden göç etmiş can dostlarımız var. Onlar ülkelerine göç ettiler diye asla kırılmayız , hatta dostluklarımız dahada pekiştiririz. Türkiyenin dış sorunlarında , dünya ve bölge barışı için Musevi vatandaşlarımızda her konuda canla başla çalışmaktadırlar. Onları hiç bir zaman bir dini , ırkçı bir gözle görmeyiz , onları bu ülkemizin en kıymetli vatandaşları , insanları olarak görürüz . Ama Yossi ya Türkiye Cumhuriyeti ve vatandaşları hakkında bir şey bilmiyor yada yoksul , çıplak doğan , 5 vakit namaz kılan , gençliğinde ekmek satan Kelle Erdoğanı.Çünki bu ülkede çoğu insan bu mevkiilere böyle yaşamdan gelirler ama hazmetmiş olarak.

Sayın Yossi ,

Türkiye devleti 600 yıllık bir mazinin üzerine Atatürk tarafından her konuda yeniden yaratılmış , demokratik , laik , hukuk , barış ve üniter bir devletir . Türkiye hiç bir zaman savaş yanlısı olmamıştır. Toprakları işgal edilmiş ama gereken dersi vermiştir. Her zaman barış için caba göstermiştir ve göstermektedir . Afganistan da , Irak ta , Bosna da , Kore de , Somali de. Bu yerlerde yaptığı görevden bir tek askerinin burnu bile kanamadan , tek bir el ateş etmeden yapmaktadır. Bu üstün başarıyı Lider Erdoğanın Kelleler diye sıfatlandırdığı Türk Silahlı Kuvvetlerinin Atatürk ilkelerine olan sadakatınin bir kanıtı olarak bölge halkına gösterdiği disiplinli sevgi ve saygıyla sağlamıştır.Türkiye Cumhuriyeti 74 yıllık bir Cumhuriyetir. Yere göğe sığdıramadığın Lider sıfatını eklediğin Kelle Tayyip bu ülkeyi 5 sene içersinde işbirlikçileriyle birlikte çözümlenmesi çok zor tuzaklara düşürmeye gücü yetmiyecektir. , Cumhuriyeti tehlikeye atmış , Atatürk İlke ve İnkilaplarına işbirlikçileriyle birlikte en büyük zararı vermektedir. İsrail Borsasının %77 yabancıların elinde olsa , dünyanın en yüksek faizini ödeyip yabancıların cebine koysa İsrail halkı ve siz nasıl davranırsınız. ? En büyük Lider mi dersiniz. ? Üzülerek belirtmeliyim ki bu gün Türkiyede günde iki doların altında gelirle yaşayan insanlar büyük bir oran oluşturmaktadır. Ülkesinin kurumlarını karşı karşıya getiren , kurum liderlerini hedef gösteren , katline neden olan , vatandaşına devamlı yalan söyleyen , oğlu askerlikten kaçmış , devlet imkanlarını kendi için ailesi için kullanan , küfür tedavisi görmüş , ata bile binemeyen karısı türbanlı bir adam Benim ve Türkiyemin Lideri olamaz. Kelle Erdoğanın , dünyanın en iyi lideri olduğu kesindir. Bu konuda asla münakaşa etmem. Nedeni , dünyada icazet almadan , ABD ve AB ye sormadan işi yapamayan işbirlkçi , Atatürk İlkelerine küfretmiş , din ve tarikat kökenli , Kasımpaşalı tek liderdir.
Türkiye , asla bir İran , Suudi Arabistan , Pakistan olamaz. Çünki buna halkı , kültürü , bilgisi , sadakati , her şeye rağmen dini anlayışı ,milli duyguları ve birikimi buna müsade etmez. Bu halk kuru ekmek yer ama senin söz ettiğin ülkeler halkına dönüşemez.
Tabanı 600 yıllık bir geçmişe dayanan Türkiye Cumhriyeti 74 yıllık bir Cumhuriyettir , bu ülkeyi zaman zaman zürriyetsizler idare etmeye kalmış olsada halk her zaman gereken dersi vermiştir. Cumhuriyet için Türkiyenin iç dinamiği , aklı , sabrı , kararlılığı sözünü ettiğiniz ülkelerin halkının DNA sında bile mevcut değildir. Türkiye her zaman barıştan yana olmuş , hiç bir ülkenin toprağında gözü olmamıştır. İsrail kuruluğundan bu yana komşularıyla savaş halindedir. Çünki toprakları BM tarafından bağışlanmıştır. Ama Türkiye Cumhuriyeti her karış toprağını kanla kazanmışır , bağışla değil. Savaştığı ülkeler ise sözünü ettiğiniz ülkeler dikta ve din ile idare edilen hala skolastik çağda kalmış olan devletlerdir. Bu ülkelerle savaşmak Türkiye için çelik çomak oynamak kadar kolaydır ama Türkiye her zaman barıştan yana olmuştur ve olacaktır. Erdoğan ise Başbakanlık yapmasına rağmen maalesef Cumuriyet tarihimize en karizmasız lider olarak geçecektir.
Unutmayın , hatıratmakta fayda görürüm Türkiye , BM kararı ile zorla bağışlanan arazi parçasında kurulmuş bir devlet değildir. Haddinizi aşmamanızı , tarihi daha iyi okuyup , sözlük karıştırarak Lider kelimesinin anlamını ve Türkiye Cumhuriyetini çok daha iyi öğrenmenizi tavsiye ederim.

Barış , sağlık ve sevgi ile kalın.

Haldan

16 Kasım 2007

KASIMPAŞALI KELLE


Efendim biz her zaman klan halinde yaşamaya alışmış bir toplumuz. Bundan asla vaz geçmeyiz. Ülkemi , kentmi değiştirdik , mahallemi değiştirdik hemen hemşerilerimizin yanına koşarız , koşmasak bile onlar bizi bulurlar ve yerleşiriz. Birde hemen bir dayanışma derneği kurarız. Falan Filan Yaşatma ve Dayanışma Derneği. Ama dernek binası mutlaka bir kahvehanedir sebebi sosyal yapı hemen oluşsun diye. Bu sosyal yapı kendi içersinde bilge liderlerini çıkarır. Siyasi , dini , kültürel , sosyal. Onlar herşeyi bilir ve yönetirler.
Mehmet Amca trafikte bir tanıdık var mı. ? Mehmet Amca derin derin düşünür gibi yapar bilge bir ifadeyle Çançanalı Osman Amcanı tanıyon demi , ha , onun oğlu Rüstem trafikte ama nerede bilmem , bi Gugur abine sor bi bakem. Her işte , basit olsun zor olsun mutlaka bir tanıdık bir yardım edeni arar dururlar. Sebebide dar yerden gelmiş olmanın ve topluma karışma korkularıdır. Hep bir destek arararlar. Bu yazgıyı değiştirmek isteyenlere asla müsade edilmez , uymayan olursada hain ilan edilir , dışlanır.
Kendi gelenek , göreneklerinden doğru veya yanlış hiç taviz vermeden uygularlar. Bu yerleşim ve yaşam koşulları etraflarındaki sosyal yapıyı görmelerine , hata ve sevaplarını değiştirmeye , pencerelerinin genişlemesine asla izin vermezler. Nerelisiniz İstanbulluyum , İzmirliyim , derler ama esas nereli olmadığını söylemezler.Örnek , İstanbulun neresindensiniz diye sorduğunuzda söylediği yer ya Edirneye yada Sakaryaya dayanmış yerlerdir. Bu kentlerde yaşayıp hala denizi görmemiş insanlar vardır ama İstanbullu , İzmirlidirler . Bu kentleri sayarken diğer kentlere asla saygısızlık etmek istemem çünki onlarda bu sorunları yaşarlar. Gelenler gelirken adet ve geleneklerini beraberlerinde getirirler. Geldikleri kentin yaşamını , adetlerini , kurallarını bilmek ve öğrenmek asla istemezler. Hangi sosyal yapıdan gelirlerse gelsinler onları uygulamaya devam ederler. Ayakkabılarını kapı önüne bırakırlar , mangallarını yakarlar , hala yerde tek kaptan yerler , kurbanlarını banyo küvetinde keserler , büyüklerin baskısı altında ezilerek , söz hakları olmadan ama ayni yerden olmanın buruk acısıyla hemde değişime kapalı olarak. Dışarı kız vermezler. Sebebi çevrelerin genişlemesini önlemek , malın , mülkün , mirasın dışarıya gitmesini önlemek daha önemlisi gücün kaybını önlemek. İnsanın , sevginin , değişimin hiç bir zaman özgürlüğü yoktur buralarda.
İstanbula Rizenin bir köyünden gelmiş Kasımpaşalığıyla öğünen bir kişi gibi. Kasımpaşalılık aslında bizim ülke dilinde çok anlamlı olan bir kavramdır. Kandıralı dendiğinde nefis çalınan bir klarnet , Sulukuleli dendiğinde hayattan günlük zevklerini pür neşe içinde alan neşeli insanlar , Mengenli dendiğinde nefis yemekler , Gemlikliyim dendiğinde nefis zeytinler gelir insanın aklına v.s uzarda gider. Ama Kasımpaşalılığın mizahi bir özelliği vardır. Bu özellik vurdum duymazlığın , isteksizliğin , gevşekliğin bir anlamı olarak kullanılır.
I AM FROM UNDER MY TAKSIM NOVEMBERPASHA DAD BUSH.
Demokrak Terörist Bushta Texsaslı olduğunu büyük bir memnuniyetle dile getirmiştir. ABD de Texsaslı olmak hiçde öğünelecek bir kavram değildir. Texsas , Kowboy denilen sığır çobanlarının yaşadığı , suç oranının yüksek olduğu , uyuşturucu trafiğinin idare edildiği büyük bir eyalettir. SIĞIR yetiştiriciliğiyle geçinen eyalet daha sonra petrolün bulunmasıyla gelir düzeyini anormal arttırmış ama ABD standartlarına göre insani sığırlılığı bırakamamıştır. Rodeo denen vahşi atların üzerinde en uzun süre kalma yarışlarının yapıldığı bu eyalette insanların tek hüneri ata iyi binmeleridir
Kasımpaşalı ve Texsaslı kapalı kapılar ardından kimseye açıklanmayan kuşku dolu tarzanca konuşmalarından sonra Demokrak Terörist Bush bak ben Texsaslıyım ha diyip sağ elinin baş parmağıyla Kasımpaşalının göbek deliğinin üstüne dokununca asil damarı kabarmış , silik bıyıklarını sol elinin baş ve işaret parmaklarıyla düzelterek , gıdısını sağa sola döndürerek
DEAR BUSH I AM FROM NOVERBERPASHA
diye yalaka bir şekilde terennüm ederek kırmızı beyaz kravatını hafifçe gevşeterek Kasımpaşalı pozları takınmıştır.
Texsaslı ve Kasımpaşalının aslında DNA yapıları bakımından birbirinden farkı yoktur. Biri maymun biri kedi soyundan gelmektedir yazarların , çizerlerin anlatımıyla. Texsaslı ama şöyle ama böyle aptallığına rağmen etrafındakilerin yönlendirmesiyle ülkesinin menfaatlerini dahada ne pahasına olursa olsun pekiştirmek isterken , Kasımpaşalı her zamanki içinden gelen delikanlılığını bozmayarak anlamadan , etrafındaki yalakaların güneşi göstermemesiyle ülkesini daha da berbat ve bağımlı hale getirmek için ne gerekiyorsa delikanlı Kasımpaşalı olarak yapmaktadır.
Demokrak Terörist Bushun çiftliğinde ata binen delikanlı Kasımpaşalı salavatlar , tekbirler getirerek attan düşmüştür. Yerden zar zor , yara bere , toz içersinde güçlükle ayağa kalkabilen Kelle Kasımpaşalı atın terkesine koca bir şaplak indirerek '' Ananıda al git cehennem ol '' diye bağırıp kendinden geçerek görevlilerin kucağına düşmüştür. Bunu gören Kilisli Emine hemen türbanını başından çıkarmış , bir taraftan açıkta kalan başını elleriyle örtmeye çalışırken kocası delikanlı Kasımpaşalının kanayan dizine bağlamıştır. Atıyla delikanlının yanına gelen Demokrak Terörist Bush delikanlı Kasımpaşalıya ,
UNDER MY HOURSE NOVEMBERPASHA
demiş , türbansız Kilisli Emineye şimdi Atatürk kadına benzediniz diyerek atını mahmuzlayıp gitmiştir.
Kasımpaşalı bile olamıyacak birini Başbakan , otelci bile olamıyacak birini Cumhur yaptık.
Bu utanç bize yeter.

Sağlık ve sevgi ile kalın.

Haldan

14 Kasım 2007

10 Kasım 2007

UTANIYORUM ATAM




ATAM aramızdan ayrılışının 69 yılını büyük bir üzüntü ve utançla kutluyoruz. Yattığın yerden ülkene baktığında neler hissettiğini tahmin ediyoruz ATAM. Ne kadar üzülüyorsundur tüm siyaset , tüm asker ve senden ışık almış vatandaşlarınla ATAM. Artık takiyeci ülkende ismin , resmin reklam ve demogoji aracı olarak kullanılıyor ATAM. Senin evinde artık utanmaz dinci bir adamla , ülkesini yabancı ülke mahkemelerine şikayet etmiş sizin Türk Kadını anlayışınıza girmeyen türbanlı yüzsüz eşi oturuyor ATAM. Ülkenin kurumları , adaleti , bağımsızlığı , laik anlayışı , demokratik yapısı , toprağı , kaynakları önderliğinde savaşarak binlerce şehit verdiğimiz ülkelere satılıyorlar Atam. Bizi arkamızdan vurmuş , kalleş , şeriatçı , totaliter Arap Çöl Bedevisine Devlet Şeref Madalyası verdiler ATAM. Sen bunların önüne küflenmiş , pörsümüş kavun ve karpuz kabuğu bile atmazdın ATAM bizimkiler madalya taktılar , hac için ek kontenjan alabilmek ve ileride ne olur ne olmaz sığınabilmek için . Türkiye Cumhuriyet tarihinde çok ilklere imza atıldı ama bu imzanın altında kaldık ATAM. T.C Cumhurbaşkanı ve T.C Başbakanına bu şerefsiz , kalleş Çöl Şakisi otele gelin dedi ve pişkin pişkin sırıtarak gittiler ATAM. Senin ülkende senin ölüm gününde bayraklarını yarıya indirmediler , indirtemediler ATAM. Cumhurumuz , Başbakanımız , Bakanlarımız , Muhalefetimiz yabancıdan buyruk , emir almadan iş yapamıyorlar ATAM. Çapulcuya teslim oldu ülke ATAM. Senin ilkelerine canıyla bağlı şanlı orduna her türlü siyasal taciz yapılıyor ATAM , onlar hala sana olan sadakatlerini akıl ve bilimle koruyor , ülken için başları koltuk altında canla başla savaşıyor , gencecik bedenleri şehit olarak toprağa vermenin acısını ve üzüntüsünü binlerce vatandaşı ile beraber yaşıyorlar ATAM. Onlarında sabrı tükenmeye , bıçak kemiğe dayanmaya başladı vatandaşların gibi ATAM. Sakin at yerden toz kaldırmaya başladı ATAM. Ülke siyasiler aracılığıyla çetelere , hortumculara , dincilere , işbirlikçilere , tarikatlara , teröristlere teslim ediliyor ATAM. Başbakan askerine KELLE , vatandaşına ANANIDA AL GİT , terörist başına Sayın diye hitap ediyor , çocukları hortumcu bursuyla okudular , Adalet Bakanı askerlerinin kurtulmasına sevinemediğini belirtiyor , Eğitim Bakanı tekke eğitimini getirmeye çalışıyor v.s ATAM seni daha çok üzmeyelim. İçimize sindiremediğiz Gülüm ( Size ve daha sonrakilere olan saygımızdan dolayı Cumhurbaşkanı sıfatını bu zat için kullanamıyoruz. ) , Kabadayı Başbakan devlet imkanlarıyla velihat ve kerimelerini evlendirip makamlarını kötüye kullanarak takıları cebe indiriyorlar , türbanlı eşleri ve türbanlı cemaatiyle , zevatıyla torunlarını sevmek ve eğlenmek için devlet paralarını vurdum duymazlıkla harcıyarak ülkeden ülkeye geziyorlar ATAM. Başbakanımız oğlu askerden kaçtı , bir oğlu gemicik aldı , torunu ABD vatandaşı oldu ATAM. Cumhurun damadı , dünürü Irakta teröristlere inşaatlar yapıyor ATAM. Kurduğun Meclisindeki Milletvekilerin ülkeyi teröriste böldürmeye çalışıyor , iktidar teröristle savaşmak için yabancı ülkelerden izin bekliyor , Oval Salonda diz çöküyor ATAM. Bize bıraktığın özgürlük , akıl , bilim , laiklik , adalet , bağımsızlık yabancı ülkelerin dayatmasıyla sistematik yok ediliyor ATAM. Şu anda ülkende ANAYASA yok ATAM. Ülke halkının %40 yalancı , sahtekar ATAM. Ülke kaynakları yabancı bankalarca talan ediliyor ATAM. Ama BORSA iyi ATAM.
Fikirlerinden , yolundan vazgeçmedik ATAM , sonuna kadar savaşacağız ATAM. Senin aziz adını ağzımıza alırken çok utanıyoruz ATAM. Ama senin gibi tüm zorluklarla , güçlüklerle savaşarak çok az kalsakta yeni bir 9 Eylül yaşayacağız yüce ülkeye AZİZ ATAM senden aldığımız güçle. Yetiştirdiğin gül bahçelerini matemle değil , akıl , bilimle , sulh , yaşam sevgisiyle yeniden donatacağız ATAM.
Nur içinde yat , vatan sana minattardır ATAM , fikirlerini , emellerini , amaçlarını son nefesimize kadar sürdüreceğiz ATAM. Bize güven tabii güvenin kaldıysa 69 yılda.Çünki seni 69 kere öldürdük ATAM.Sizden UTANIYORUM ATAM.

A.Haldan Levent

(RESİM İNTERNETEN ALNTIDIR)

7 Kasım 2007

SAYIN KİME DENİR ?


Katil , törerist Apoya Türkiye Başbakanı Sayın diye hitap edildikten sonra Sayın kelimesi anlamını kaybetmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız , Sayın Başbakanımız , Sayın Bakanımız , Sayın Milletvekilimiz , Sayın İşadamımız , Sayın Falan Filan derken hep aklımıza olumsuzluklar , katiller , işbirlikçiler , hortumcular , gözünü para ve hırs bürümüş kişiler geliyor. Ama bu kelimeyi makamların onurunu korumak için söylemekteyiz . Makamlar her zaman yücedir. Ama makamları alçaltan o makamın kişisi veya kişileridir. Neden çünki bu kişi ve kişiler saygınlığı ayağa düşürmüşlerdir , hareket ve tavırlarıyla. Makamlar her zaman tüm varlığıyla ayakta dururken o makamın sahipleri gelir giderler ve hak ettikleri takılarıla anılırlar. Sayın Ahmet Necdet Sezer , Sayın Ecevit , Sayın Ertdal İnönü ,Sayın Vehbi Koç , Sayın Sakıp Sabancı v.s gibi. Sayın takısı aslında elit bir kişilik takısıdır. Bilgiyi , saygıyı , sevgiyi , iradeyi ,hoşgörüyü , çalışkanlığı ve sadakatı simgeler. Artık bu takı o kadar basit bir takı haline geldi ki bu niteliksiz kişiler için kullanmamaya karar verdim.
Sayın kelimesini hak eden o kadar az kişi kaldıki. Onlarda tek tek dünyaya veda ediyorlar. Bu karara nasıl vardın derseniz sizlere örneklerini vereyim.

Şehit olmuş askerine KELLE diyen , oğulları çürüğe ayrılmış , bir anda gemicik sahibi olmuş , oğlunu devlet imkanlarıyla evlendirmiş , kurumları hedef gösteren , bir kişinin ölümüme , beş kişinin yaralanmasına sebeb olan , tüm kurumlarla kavgalı olan , Busht abisinden başkasına güvenmeyen , bebek katili , terörist Apoya Sayın diyen ,minareleri süngü yapan , camileri kışla yapan , gölge bıyıklı , futbolcu eskisi , küfür tedavisi görmüş bir kişiye Sayın diyebilirmisiniz . ?
Ülkesini AİHM dava etmiş , parti parasını hiç etmiş , Atatürke ve devrimlerine küfür etmiş , devlet imkanlarıyla ülkenin en elemli günlerinde düğün yapmış , takıları bağışlayacağını söyleyip bağışlamamış, Çankaya Türbanı taşımış , ülke parasını çarçur edecek türbanlı bir eşe sahip bir kişiye Sayın diyebilirmisiniz .?
Kaçırılan askerlerinin ( Her ne olursa olsun T.C Ordusunun üniformasını giyiyor ve orduyu temsil ediyorlar ) iadesinden üzütü duyan bir Bakana için Sayın diyebilirmisiniz. ?
Rahmetli Sayın Ecevit , Rahmetli Sayın Erdal İnönü için onlar elit ailelerin çocuklarıydı diyerek kişisel kıskançlık ve kompleksini gösteren basit bir esnafın oğlu olduğunu söyleyen dönek sosyal demokrak bir Bakana Sayın diyebilirmisiniz. ?
Yeşil sermayeyi aklayan , gücünü halk , basın üzerinde tehditle uygulayan , zam üstüne zam yapıp rakamlarn doğruları söylediği kendisinin yalanları söylediği bir Bakana Sayın diyebilirmisiniz. ?
Her fırsatta basına fırça çeken , bölücülük söylemlerinde bulunan hükümet sözcüsüne Sayın diyebilirmisiniz . ?
Eğitimi tekkelere sürükleyen , eğitim sisteminin çökmesine neden olan bir bakana Sayın diyebilirmisiniz. ?
Hasta vatandşlarının , ilaçsızlıktan , bakımsızlıkta ölmesi için çalışan , nüfus kontroluna karşı çıkan beş çocuklu yobaz bir bakana sayın diyebilirmisiniz. ?
Sesleri çıkmayan , icazet almadan konuşamayan , iki kelimeyi br araya getiremiyen diğer bakanlara Sayın diyebilirmisiniz. ?
Apronda deve kesen Genel Müdüre Sayın diyebilirmisiniz . ?
Ayakkabılarının arkasına basan , bağdaş kurarak oturan Kültür Bakanlığı müdürüne Sayın diyebilirmisiniz. ?
Yazarının işine son veren basın patronuna Sayın diyebilirmisiniz. ?
Şehrinin suyunu kesip , kabadayılık yapan Belediye Başkanına Sayın diyebilirmisiniz .?
Ulaşıma , suya %135 zam yapan Belediye Başkanına Sayın diyebilirmisiniz . ?
Şahsiyeti olmayan bir Dış İşleri ilgilisine Sayın diyebilirmisiniz. ?

Bu örnekler giderde gider.

Sayın kelimesini hak edenlerin çok olduğu kirlenmemiş makam ve kişilikler olduğu bir dünya dileğiyle.

Sağlık ve sevgi ile kalın.


Haldan.

(Resim youtubeten alınmıştır.)

3 Kasım 2007

BAŞBAKAN OLMAK KOLAYDIR BU TAKIYECI ÜLKEDE


Bir ülke düşünün. Cumhurbaşkanı , Başbakanı , Maliye Bakanı , Eğitim Bakanı , Sağlık Bakanı hepsi şaibeli , haklarında suç dosyaları tozlu arşivleri doldurmuş , dokunulmazlık zırhı içersindeler. Cumhurbaşkanı ülkesini AİHM şikayet etmiş , Başbakanı hapis yatmış , küfür tedavisi görmüş ama şifa bulamamış , Maliye Bakanı şeriatçı ve gücünü basın , sektörler üzerinde kötüye kullanıyor , ülkeyi pazarlıyor , Eğitim Bakanı kadrolaşmak ve din polikası içersinde eğitim anlayışının içine etmiş , Sağlık Bakanı özel hastahanelerin kalkınması için çalışıp , hasta vatandaşının ölmesi için gereken her yolu deniyor. Adalet Bakanı çiçekler içersinde vatandaşının gözünün içine bakarak yalan söylüyor , sanal Dışİşleri Bakanı Süt Oğlan patinaj içersinde .Browne Suger Madonna Rice postasını atıyor o hala işin kemiğe dayandığını tiz sesiyle geveliyor. Esnaf çocuğu Dönek Kültür Bakanı atıp tutuyor ezilmişliğinin altında. Her bakan ayrı bir sorun , ayrı bir olay.
Ya muhalefet . Onlar için söylenecek tek kelime.
ZAVALLI YÜZSÜZLER , KAVGACILAR. ONLARINDA UMURUNDA DEĞİL ÜLKE. ONLARDA GAFLET İÇERSİNDE.
İşte ülkenin % 47 sinin takiye yaparak seçtiği iktidar manzaraları. Borsa çoşmuş , yabancı sermaye banka , sigorta , maden , arazilerimizi almış ve dolarına yılda % 70 faiz alıyor ( 1.- USD bir yıl sonra 1.760 USD ) , ordusu terörle mücadele ediyor , hükümet tüm kurumlarıyla kavgalı , Başbakan argo ve küfürle devlet kurumlarını hedef gösteriyor , gençlerini yaşamadan toprakla tanışıyor hala bu badem bıyık şebekesi 5 Kasımı bekleyin diyor. Yabancının umurunda mı PKK , umurunda mı otuzbin kayıp. Böyle bir imkanı nerede bulur.
Devletin en büyük yargı organlarından bir şehit , 5 yaralı vermiş Danıştaya verdiği sansürsüzlük kararından dolayı posta koyuyor Başbakan ve şurekası.Basın yayınlarıyla gizlilik perdesini kaldırıyor diye.
Dünyanın her medeni ülkesinde Devlet - Basın ortaklığıyla ülke menfaati için gizli , anlaşmalı sansür uygulanır. Ama Devlet Basına her türlü bilgi akışını temin eder ve bunları toplum bilimciler kanalıyla nasıl kullanılması gerektiğini basına anlatır.Basın artık bilgiye ulaşmak için uğraş vermez verilen bilgiyi çarptıramaz , çünki haberin gerçeklerini en güvenilir kaynak olan Devlet kendisine vermektedir.Buna en güzel örnekler 11 Eylül saldıraları , Londra Metro , Madrit Tren bombalamaları verelebilir. Basında her türlü bilgiyi geliştirerek , araştırarak ama zamana yayarak bilgileri dozajında kamu oyuyla paylaşır duruma gelir.Amaç o andaki toplumsal paniği önlemektir. Ama bazen durum farklıdır. Başkan Kennedy Domuzlar Körfezi çıkarmasına karar vermiştir. Washington Post muhabiri çıkartmanın yapılacağı haberini alır. Bu konudaki düşüncelerini hemen yazar. Bu ayda , bu şartlarda bu iş olmaz diyerek olumsuz olasılıkları sıralar muhabir sahifasında. Kennedy gazete sahibini arıyarak haberin sansürünü ister. Bu işi muhabirmi yoksa bizmi bileceğiz der. Sansür bizdeki gibi anında uygulanır ve muhabirin işine son verilir , daha fazla haber engellenir. Domuzlar Körfezi çıkartması ABD nin unutamıyacağı bir yenilgiyle sonuçlanır . Kennedy sese değer verseydik diye hayıflanır. Bu dersten ağzı yanan ABD özel bir stratejik basın kurulu oluşturarak yapılacak her türlü operasyon ve uygulamalarda kayıt dışı kalmak şartıyla basının ileri gelen konu uzmanlarının görüşlerini almaya başlar. Bu gelenek artık tüm gelişmiş ülkelerde uygulanmaya başlar. Ama bizde hala kurumlar arası koordinasyon sağlanamamışken Devlet - Basın koordinasyonunun sağlanması çok güçtür.
Sansüre hiç bir zaman karşı olmama rağmen basın ve medyanında toplum hayatımıza ihanet içinde olduğunu görüyoruz. Yazılı basın çoğu zaman haddini aşarak taraftarı olduğu siyasi görüşlerin peşinden akıldan yoksun giderken , hatta hedef göstererek , görsel medya ise topluma tüm zehirlerini saçarak tehlikeli oyunlarını oynamaya devam ediyorlar. Özelliklede canlı yayınladıkları ülke , sosyal , insan yaşamına hiç bir katkısı olmayan ve bunlardan büyük paralar kazananıp vergi bile ödemeyen , Barbi Bebek kılıklı yatak aksesuarlarını , gögüs kılları fışkıran magandaları , kişiliksiz , Türkçe konuşma özürlü arabulucu , pazarlıkçı sunucuların , yalaka ve haysiyetsiz davranışlar içersinde sunduğu , konularını ise kişiliği tartışılan , sonra görmelerin , sözde sanatçıların , sözde ünlülerin yaşam fantazilerini bilmemize gerek yok iken zorla en mahrem olaylarını ulu orta tartıştıkları programlara kesinlikle sansür konulması gerekir. Unutmayalım hepimiz bu gibi programlarla , futbolla uyutuluyoruz . Tamer Karadağlı neden boşandı , Ahu Tuğba nasıl teslim oldu v.s v.s : İşte ülkedeki en önemli haberler. Cudi dağları , ölen gençler önemli değil.
Iraka komşu ülkeler Toplantısı İstanbulda yapıldı. Irakın komşularından çok komşu olmayan ülkeler katıldı. Kim davet etti. ? İktidar. Neden. ? Göbek bağlarından. Sözde Dış İşleri Bakanı süt oğlan Talabaninin yanında kem küm etti PKK terör örgütüdür dedirtemedi. Ülke kimlere kaldı takiyeciler sayesinde. Askerlerimizi , pardon kellermizi iade edecekler çünki hükümet harekat yapmayacağına söz verdi.ABD gezisi bir formalitedir , hükümet bu konuyuda eline yüzüne bulaştırdı. Halkı tarafından bile geri zekalı olduğu iddia edilen Busht bile askerine kelle deme cesaretini gösteremezken Başbakanımız askerine kelle deme cüretini gösterebilmektedir.
Browne Suger Madonna Rice geldi. Ne dedi , Hıııı , sakın ha girerseniz dayağı yersiniz. İsraile gdecek merak etmeyin Filistin konusunda her zaman koşulsuz yanınızdayız diyecek. Bize haklı olduğumuz konuda bile PKK terör örgütü dedirtemediler Browne Suger Madonna Rice a.
Şimdi Başbakan ABD giderek Babası , hamisi Pust ile görüşecek. Babacığım elini ayağını öpeyim diyecek yardım et bana. Basın , kamu oyu üsüme geliyorlar şunlara bir şey söyle. Türban Eminede fırsatı kaçırmayıp , bu fırsat fırsattır deyip daha önce göremediği LION KİNG gidecek hemde çocuklarını , torununu devlet imkaniyle ziyaret edecek Cantral Parkta.
İşte siyasette güçten önce kişilik çok önemlidir. Ülkeleri ülke yapan siyasetçi kişilikle , gücü en iyi şekilde birleştirendir. İşte Kasımpaşa , Kayseri , Eskişehir kişiliği , güç ile birleşince ortaya ülke olarak yaşadığımız sorunlar ortaya çıkıyor.
Yine kuyruğumuzu bacaklarımızın arasına alacak , haysiyetsiz olarak yaşamaya devam edeceğiz.

31 Ekim 2007

SAYIN ERDAL İNÖNÜNÜN AZİZ ANISINA


İKTİDAR HIRSLILARININ SENDE ALACAĞI ÇOK DERSLER VAR. BAŞTA SİYASİ GÖRÜŞÜNÜ SÖZDE TEMSİL EDEN DENİZ BAYKAL. GİTMEM DİYE DİRETİYOR.
KÜLTÜR BAKANIMIZ. ELİT AİLEDEN OLDUĞUNUZ İÇİN SİZE BOZULMUŞ. PARTİSİNİ , GÖRÜŞÜNÜ TERK ETTİ HIRSI İÇİN.
NEDEN ONUN GİBİ TAYYİP GİBİ ESNAF ÇOCUĞU DOĞMADINIZ. UNUTUYORLAR , SİZ HIRSI OLMAYAN ZORLAMA BİR SİYASETÇİYDİNİZ. SİYASETİN İÇİNDE DOĞAN BÜYÜYEN BİR BİLİM ADAMIYDINIZ. SİZ FİKİRLERİNİZİ DEĞİL HİZMET YÖNÜNÜZÜ DEĞİŞTİRDİNİZ BU ÜLKE İÇİN.
MÜTAVAZİLİĞİNİZ , NÜKTEDANLIĞINIZ , SEVGİ DOLU YÜREĞİNİZ , DEMOKRATLIĞINIZ , SOSYAL ANLAYIŞINIZ , DEVLET VE BİLİM ADAMLIĞINIZ HER ZAMAN HATIRLANACAKTIR.

GÜLE GÜLE GÜZEL ADAM
NUR İÇİNDE YAT
ŞİMDİ İSTESENDE İSTEMESENDE OMUZLARIMIZDA TAŞIYACAĞIZ SENİ.
RUHUN ŞAD OLSUN

KEDERLİ AİLENE VE TÜM CANDAN SEVENLERİNE SABIRLAR NASİP ETSİN YARADAN

Seçim gezisi esnasında bir vatandaş kendini boylu boyunca otobüsün önüne atar bağırarak ,
İnönü , senin için ölürüm der.
İnönü , vatandaşı elinden tutarak yerden kaldırır.
Aman der ölme sakın bir oy bir oydur.


Çok sinirli geçen bir toplantıdan sonra parti kurmaylarıyla yemeğe gider İnönü.
Garson nazikçe eğilip sorar .
Ne yemek istersiniz Sayın İnönü der.
Gerek yok , biz birbirimizi yiyeceğiz der.

Baba İnönü , Kennedy nin cenazesi için hasta olarak USA gitmişti. Hava çok soğuktur. Palto giyilirmi diye sorar İnönü. Protokol gereği giyilmez ama biz size uzun kollu atlet ve kilot alalım derler. Tören için giyinirken bana bir kaç gazete getirin der. Ceketatayının altına uzun atlet ve kilodunu giyer , Atletinin altını tüm vücudunu saracak şekilde gazeterle kaplar. Aman paşam derler , biz cephede üşümemek için bu metodu uygulardık der. Fakat protokolda paltosuz bir İnönü birde de Gaulle vardır. Töreni naklen TV spikeri protokele en uygun ciddi kişiler olarak dakikalarca ikisini yayınlar. Dost mültefik Türkiyenin ve Fransanın Başbakanları protokole harfiyen uydular diyede belirtir.Tören sonrası sorarlar İnönüye neden palto giymediniz diye. Protokolun üstüne birde saygı eklenirse sıcağada , soğuğada katlanırsınız der.
İşte Erdal İnönü Kültür Bakanımızın dediği gibi elit bir ailenin mensubudur. Ona Erdal İnönü gibi kişilikler bol gelir. Muhatabı bile olamaz , kendini acındırmak içinde babasının bir esnaf olmasını gösterir. Tayyibide seçmesinin neeni onunda babasının esnaf olmasıymış. Ne Başbakanlar , Cumhurbaşkanları gördük , yaşadık. Çoğunun çocuklarının isimlerini , resimlerini bile göremezken , bazılarının soyağaçlarını öğrendik. Acaba esnaf çocuklarımı siyaseti bu hale getiriyor. Görgüsüzlükten olsa gerek.

Sağlık ve sevgi ile kalın.

Haldan

29 Ekim 2007

% 53 ÜN 29 EKİM CUMHURİYET ELEMİ



GÜL AİLESİ ,
BAĞIŞLAYACAĞINIZA SÖZ VERDİĞİNİZ , DEVLET İMKANLARIYLA ÜLKENİN EN KAOTİK ORTAMINDA YAPMIŞ OLDUĞUNUZ GÖRGÜSÜZLÜK ÖRNEĞİ DÜĞÜNDE ZORLA TAKILAN TAKILARIN YARISINI İLGİLİ YARDIM KURULUŞLARINA İLETİLDİMİ. ?
YAĞMUR ALTINDA GÖREV YAPAN , GÜVENLİK GÜÇLERİNİN DÜĞÜNDEKİ FAZLA MESAİ ÜCRETLERİNİ , ARAÇLARININ YAKTIĞI YAKITIN BEDELİNİ ÖDENDİNİZMİ. ?
BİLİNEN KİŞİLERLE SAHTE EVRAKLARLA HİÇ ETTİĞİNİZ PARALARLA YARGILANMAKTANIZ. ŞAİBENİN ORTADAN KALKMASI İÇİN DOKUNULMAZLIĞINIZI KALDIRACAKMISINIZ. ?
3.000.000.-YTL İK NE GİBİ DEĞİŞİKLİK YAPACAK EŞİNİZ ÇANKAYADA. ? BABANIZIN EVİNDEDEMİ YAPARDINIZ. ?
3.000.000.-YTL YE BU ÜLKEDE NELER YAPILIR BİLİRMİSİNİZ. ? VATANDAŞIN KIT KANAAT ÖDEDİĞİ VERGİLERİ ÜLKESİNİ AİHM DAVA ETMİŞ BİR KADIN , YARGILANAN BİR KİŞİ OLARAK HARCAYAMAZSINIZ. ELBETTE SİZE YAPTIKLARINIZIN HESABINI SORALACAKTIR , İKBALDEN DÜŞTÜKTEN SONRA. UNUTMAYIN HER ÇIKIŞIN BİR İNİŞİ VARDIR.

25 Ekim 2007

UTANIYORUZ


Bayraklarımızı alarak yüreklerimiz yanarak koştuk meydanlara. Haykırdık gırtlaklarımız yırtılana kadar.
ŞEHİTLER ÖLMEZ , VATAN BÖLÜNMEZ diye.
Siyasilerimiz Türkiyenin büyük bir devlet olduğunu süslü laflarla terörün altını kalın sözcüklerle çizdiler. Bakanlarımız hastahaneleri ziyaret ederek , acil şifalar dileyerek bir ihtiyaçları olması halinde kendilerini aramaları için telefon numaralarını verdiler yaralı gazilerimize sanki arasalar bulacaklarmış gibi.
Başbakan icazet almak için hemen İngiltereye koştu. Suratsız bir yüzle gittiği İngiltereden gülen bir yüzle döndü Başbakan. Londranın yağmur damlacıkları ayakkabıların üstünde kurumadan aldığı icazeti gülen yüzüyle hemen yumurtladı. Profesyonel Orduya ihtiyacamız var. Dört aylık eğitimden sonra bu gençleri bu yerlere göndermek yanlıştır. PKK bu yerleri bizden çok daha iyi biliyor dedi.
Salonda yüksek perdeden bir ses yankılandı İngilizce.
GOODMORNING LOVELY PRIME MINISTER AFTER SUPPER.
Başbakan yanındakilere eğilerek sordu. Ne dediler. Tercüman kızardı , bozardı , Başbakan , çekinme söyle dedi gülerek , aba altından sopa göstererek. Efendim , uyan ..... sabah oldu dedi BBC muhabiri. Ona söyle dedi Başbakan RTÜK söylerim kapattırırım dedi TV larını. Beş yıldan beri ülkeyi idare eden bu gölge bıyıklı zihniyet ülkenin iyi veya kötü giden düzeninide iyice bozdular. Bir referandum yaptılar ellerine yüzlerine bulaştırdılar , bir cumhur seçtiler hala şaibeli , bir seçim yaptılar ellere şenlik. Yani elle tutulur bir şey bırakmadılar. Borsa iyiyse işlerde iyidir diyerek tozu dumana katmaya devam ediyorlar.
Ya muhalefet. Yok ki.
Gölgesinin önünden , arkasından gelmesine sinirenerek bağıran , yaygaracı Baykal , şiddet içeren görüşlerini örtmeye çalışarak ılımlı görünmeye çalışan pokerface Bahçeli , nereli , kimi temsil ettikleri belirsiz DPT , ne olduğu belli olmayan TBP . Peki iktidarı , muhalefeti TBMM taşıyanlar kim. ? Ellerinde bayraklarla alanları dolduran ŞEHİTLER ÖLMEZ , VATAN BÖLÜNMEZ diye gırtlaklarını yırtan , ağlayan HALK.
Demek ki HALK hala duyarlı değil. Ağlamaya , gıtlak yırtmaya gelince var , ama HALK olmaya yok.
Biz hala Talabani , Barzani ile uğraşıyoruz. Onların bu işlerde sıfatları yok. Onlar birer kukla. Genel anlamında Irakta ki her kişi kukla. ABD nin her söylemini , her yaptırımını sağlamakla yükümlüler. MAŞALAR.
ABD bu güne kadar kaç hükümet devirdi bu dünyada. ? Dost , mültefik diye ilan ettiklerini her zaman arkadan vurdu ABD. Bunları yaparken ve yaptırıkende taşaronlarına paylarını verdi. Şimdi durum farklımı. ? ABD aslında dünyanın güvenilmeyecek , kalleş ülkesidir. Gittiği her yere ölüm , istikrarsızlık ve bela getirmiştir. Kore , Vietnam , Güney Amerika Ülkeleri , Uganda , Ruanda ,Irak , Afganistan , Japonya daha niceleri. Yapılan araştırmalarda bu ülkenin karıştığı olaylarda tahminen otuzmilyon insanın hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir , kayıplar hariçtir.11 Eylül olaylarında ölen ABD vatandaşı sayısı dörtbindir. İnsanların gereksiz yere ölmelerini asla istemiyoruz. Bu dünyada insana Demokrasiyi öğretecek tek ülke ABD lerimidir. Kübayı niye elliyemedi.Çünki Küba topraklarına yakın ve başına ne geleceğini çok iyi biliyor. Artık Türkiye çok büyük düşünmek zorundadır.
ıraka girilsin mi , girilmesin mi , ekonomik ambargo uygulansın mı , uygulanmasın mı , girersek kilometre mi , santimetre mi girelim , şuna soralım , buna soralım diye saatlerce süren toplantılardan çıkan neticelerin hepsi laf ebeliğinden başka bir şey değildir.
Hükümetin uygulaması korkaklığın , kararsızlığın , sansürün ve iş bilmeliğin , hatta işbirliğinin bir göstergesidir. İstediğiniz kadar bayrak sallayın , ışıkları her gece açıp kapatın , alanları doldurun , askere yazılın bu işten yine sonuç alınamayacaktır. Oldu bittilere getirilecek ve istediklerini bize kabul ettireceklerdir. Hükümette , ABD de , AB de biliyorlar ki bu ülke insanı unutur.Daha fazla gencimizi yaşamlarının en güzel zamanında toprakla buluşturmayalım , gelin bir hata yaptık bu hatayı demokratik şekilde çözelim ve bu Atatürk düşmanlarını Çankayadan . TBMM atalım.
İmamlarla devlet yönetimi olmuyor. Devlet yönetmek yürek , bağımsızlık , hür irade ve karalılık ister. Atatürk ve inkilaplarından uzaklaştık , onun mekanlarını bile tarumar ettik , helal olsun bize HALKım.
Unutmayalım , her trajedinin arkasında bir tarih yatar. Yaradan bu ülkeye bir Atatürk daha nasip etmeyecek. Aklımız her zaman onu yolu olmalı. Bağımsız , demokratik , laik ,keskin kararlı olmalıyız. Yoksa göz yaşlarımız asla dinmeyecek.

Sağlık ve sevgiyle kalın.


Haldan

22 Ekim 2007

THE PHANTOMS OF THE ÇANKAYA



Söylemler 1950 lerden beri pişkinlik , vurdum duymazlık aymazlık hiç değişmedi siyasilerimizde.1970 den itibaren her geçen gün dahada katmerleşerek. Yiyecekle , parayla , çanak çömlek ve tencereyle çaldılar unutkan vatandaşının kutsal oyunu.
Hepsi bir avuç çapulcu dedi PKK terörüne. Bu çapulcular tam otuzbin can aldı bu topraklarda ve hala almaya devam ediyorlar. Aralıklarla günde 13 , 15 şehit vererek her gün lanetlediğimiz terör devam ediyor. Hala içime sindiremediğim Özal bu dağ itlerine ülkenin pasaportunu verdi , aklınca bir koyup üç alacaktı . Dostu President Baba Push her zaman ki ABD taktiğiyle yan çizdi , gördük ABD nin gerçek yüzünü. ABD çok gösterdi düşman yüzünü bize , ama siyasilerimiz anlamadı , yalakalıklarından asla vaz geçmediler , hala aç uyuz kediler etraflarında pervane olmaktan çekinmeden , arsız , haysiyetsiz bir tutumla dünyada hala siyaset yapmaya çalışıyorlar.
Anneler , babalar , ülke isyanda ama Şaibeli Cumhur hala Barzaninin muhatabı olmadığını söylüyor , Kelleci Başbakanımız PKK lının şehirli olmasını , sorunu ABD de Dostu patronu Push ile görüşerek halledeceğini , bakanlarda ayni sözleri ezbere söyleyerek Kelleci Başbakanlarına olan bağlılıklarını yerini getiriyorlar. Şaibeli Cumhur ve Kelleci Başbakan aslında referandum derdindeydi. Kuzey Iraktaki düşman PKK olarak görünsede esas düşman Şaibeli Cumhur ve Kelleci Başbakanın sırtını dayadığı dost ABD dir. Kelleci Başbakanın tasası yoktur. Çocukları ve torunları güvendedir. Ayda bir kere devlet imkanlarıyla türbanlı eşiyle beraber cümbür cemaat ziyarete gidiyorlar. Oğullarının Cudi dağlarına gitme gibi şansları yoktur , çünki çürük raporuyla askerlikten kurtulmuşlar , rahat , güven içersinde gemiciklerini Central Parkta yüzdürerek Push amcalarının himayelerinde yaşıyorlar.
Ülkesini AİHM dava etmiş olan Şaibeli Cumhurun eşi Türbanlı Patates Güzeli , Atatürkün , milletin Çankayası için otuzikimilyon YTL ödenek alarak restorasyon çalışmalarına evrensel sarımsak soslu Kayseri Sanat anlayışı ile başlama aşamasındadır. Çankayayıda Dış İşleri Bakanlığı Mekanı gibi eline yüzüne bulaştırarak tarihsel anıtımızı Kayseri Mantısı gibi kokutacaktır zevksizliği ve bilgisizliğiyle . Türbanlı Patates Güzeli ve eşi Şaibeli Cumhur Kayserideki baba ocaklarında yetiştikleri ihtişamlı hayatlarınıda Çankayada devlet kesesinden yüzsüzce aynen sürdürmeye azimlidirler. Şaibeli Cumhurum ise kızını devlet imkanlarıyla evlendirdikten , takıları götürdükten sonra 11ci mi 12cimi Cumhur olacağına miletten izacet almak için hamisi Kelleci Başbakan ve yandaşlarının yardımıyla hukuksal facialarla ülkeyi referanduma götürmüştür. Şaibeli Cumhurun hiç muhatabı olmadığı için PKK meselesini kafa ardı etmiş , eşi , çocukları ve damadıyla takıları tekrar tekrar gözden geçirerek , ailece Köşkün bahçesinde dünürleriyle pastırma , sucuk partileri düzenliyerek , artan zamanda da Türbanlı Patates Güzeli eşi Şaibeli Cumhurumla baba evlerindeki lüksü aramamak için cukkacı mimarlarla zaman geçirmektedir. Bir iddiaya görede Şaibeli Cumhurum Çankayaya babacığının adına reklam panoları yerleştirilebileceği belirtilmektedir.
Ülkede kurumlar arasında koordinasyon , güvenirlik , işbirliği kalmamıştır. Yani Türkiyede devlet ve hükümet yoktur. DEVLET ‘ in , HÜKÜMET ‘ in olmadığı yerde de demokrasiden , adaletten ve insan haklarından bahsetmek mümkün değildir. Düşünün YSK bile referendum sorunu bile adaletli olarak çözememiştir. AB ülkelerinin birinde günde 13 , 15 kişinin teröre kurban gittiğini düşünün. O ülkede neler olur du. ? Bizdemi ? Lanetlenerek , sokaklarda kornalar çalınarak , mitingler yapılarak , sözde sözler söylenerek sözde tepki gösterilir , en kısa zamanda borsanın tavan yapmasıyla UNUTULUR. Çünki bu ülke kalleşçe öldürülen , göstermelik ağıtlarla toprakla buluşturduğu genç , yaşlı otuzbin kişisini unutmuştur . Son nefeslerine kadar kaybettikleri gencecik evlatlarını , eşlerini , sevgililerini kalbine basarak unutamayanlar yaşayacaktır bu acıyı.
Zahiri bıyıklılar Kayserili Şaibeli Cumhurun , Kelleci Tayyibin , Yumurtacı Cüce Unakıtanın , sözün bittiğini belirten laf salatacısı Çiçekin , zahiri Dış İşleri Bakanı Süt Oğlanın , doğum kontrol özürlü Sağlık Bakanının , Dinci Eğitim Bakanının , devşirme Kültür Bakanının ve diğerlerinin umurundamıdır. ? İlk fırsatta işbirlikçilerine kaçacak delikanlı farelerdir bunlar. Ülkenin ne olursa olsun bedelini ödemeye razı olduğu haklı bir davada basiretsizlik ve takiye anlayışlarını hala yüzsüzce sürdürmektedirler. 1974 de tüm haklılığımıza rağmen , her olumsuz şarta rağmen Kıbrıs konusunda kararlılık gösterilmiştir. Sıkıntılar çekildi ve hala çekilmektedir. Bütün bu sıkıntılara borsa uğruna , özelleştirme uğruna katlanmak bir ülke için yüz karasıdır. PKK nında yok edilmesininde bir bedeli vardır ve olacaktır. Bu ülke , bu millet bu bedeli ödemeye razıdır , haysiyetsiz , şerefsiz yaşamaktansa , hergün 15 genci toprağa vermektense sıkıntıyı onurla yüklenmemiz gerekir. Ama UNUTURUZ zaman geçince.
Yüzlerce yıl bir arada yaşamış Anadolu Mozağinin bozulmasına asla müsaade etmemeliyiz. Birlikte , elele , dostça , hoşgörüyle yaşamaya çalışmalıyız.
PKK ya şehirli ol diyen Kelleci Başbakanın kendisi şehirli olmuşmudur. ? Askerine kelle diyen , vatandaşına ananıda al git diyen bir küfürcü Kelle Başbakan şehirli olmuşmudur. ? Asla , zaten şehirli olabilme yeteneği olmadığı gibi hukuksal anlamda da şaibeli kişiliğe sahiptir.
PKK terörü bitmeyecektir daha doğrusu ABD ve onun işbirlikçilerinin çabalarıyla ateşin üzerine belirli bir süre kül atılacaktır. Ateş gerektiği zaman tekrar alevlendirilecektir. Ülkenin bir iki çapulcu ile uğraşacak zamanı değildir.
Topraklarımız şehitliklerle dolacaktır. Binlerce aile evlatlarını , sevdiklerini toprağa vermenin acısını hayatları boyunca yaşayacak , gazilerimiz ise ne uğruna savaştıklarının milletçe anlaşılamaması nedeniyle hüzün içersinde yaşamlarına devam edeceklerdir.
Dünde böyleydi bugünde böyle yarında böyle olacaktır. Kısacası dizilerle , futbolla UYUTULACAĞIZ şimdiye kadar UYUTULDUĞUMUZ , UNUTTUĞUMUZ gibi. AB mi oda ne. ? Şimdilik dursun .
Anayasamız , referandumumuz , Şaibeli Cumhurumuz vatana millete hayırlı olsun. Şehit analarına , babalarına , ailelerine sabır , gazilerimize tahammül , milletimize akıl fikir versin yaradan. Nur içinde yat Aziz Nesin az bile söylemişsin.

Sağlık , sevgi , barış içinde kalın Cudi dağındaki evlatlarımız. İnönünün dediği gibi Vatan size minnattardır.

Sevgiyle gözlerinizden öper , sağlık içinde sevdiklerinize bir an evvel kavuşmanızı dilerim. Askerim her zaman siyasetçiden çok daha demokrat çok daha yenilikçi , ilerici oldu. Çünki onun lideri ATATÜRK .

Nur içinde yat Sevgili Aziz Nesin. Az bile söylemişsin.

Her günüm cenaze
Her günüm şehit
Bunların sebebi
Şaibeliyle , Kelleci
Birde it oğlu it
Uyan Türk evladı uyuma uyan artık
Otuz kupona alınmadı bu vatan !...


A.Haldan Levent
22 Ekim 2007

21 Ekim 2007

KAYSERİ MANTI GÜZELİ


Söylemler 1970 lerden beri pişkinlik , vurdum duymazlık aymazlık hiç değişmedi siyasilerimizde.1950 den itibaren her geçen gün bu özellikleri dahada katmerleşerek artıyor. Yiyecekle , parayla , çanak , çömlek ve tencereyle çaldılar vatandaşının kutsal oyunu.
Hepsi bir avuç çapulcu dedi PKK terörüne. Bu çapulcular tam otuzbin can aldı bu topraklarda ve hala almaya devam ediyorlar. Aralıklarla günde 13 , 15 şehit vererek her gün lanetlediğimiz terör devam ediyor. Anneler , babalar , ülke isyanda ama Şaibeli Cumhur hala Barzaninin muhatabı olmadığını söylüyor , Kelleci Başbakanımız PKK lının şehirli olmasını , sorunu ABD de Push ile görüşerek halledeceğini , bakanlarda ayni sözleri ezbere söyleyerek başbakanlarına olan bağlılıklarını yerini getiriyorlar. Şaibeli Cumhur ve Kelleci Başbakan aslında referendum derdinde. Aslında Kuzey Iraktaki düşman PKK olarak görünsede esas düşman Şaibeli Cumhur ve Kelleci Başbakanın sırtını dayadığı dost ABD dir. Kelleci Başbakanın tasası yoktur. Şehit veya gazi olacak evladı yoktur.Çocukları ve torunları güvendedir. Ayda bir kere devlet imkanlarıyla türbanlı eşiyle beraber cümbür cemaat çocukları ziyarete gidiyorlar. Oğlanların Cudi dağlarına gitme şansları yok çünki biri çürük raporuyla askerlikten kurtulmuş , diğeri gemicik sahibi rahat , güven içersinde Push amcalarının yanında bir elleri balda bir elleri yağda yaşıyorlar.
Ülkesini AİHM dava etmiş olan Şaibeli Cumhurun eşi Türbanlı Patates Güzeli , Atatürkün , milletin Çankayası için otuzikimilyon YTL ödenek alarak restorasyon çalışmalarına evrensel sarımsak kokulu Kayseri Sanat anlayışı ile başlamıştır. Türbanlı Patates Güzeli ve eşi Şaibeli Cumhur Kayserideki baba ocaklarında yetiştikleri , gördükleri , yaşadıkları ihtişamlı hayatlarınıda Çankayada devlet kesesinden aynen sürdürmeye azimlidirler.
Ülkede kurumlar arasında koordinasyon , güvenirlik , işbirliği kalmamıştır Şaibeli , Kelleci sayesinde. Yani Türkiyede devlet ve hükümet yoktur. Devlet ve Hükümet AB ve ABD bağlıdır. DEVLET ‘ in , HÜKÜMET ‘ in olmadığı yerde de demokrasiden , adaletten ve insan haklarından bahsetmek mümkün değildir. AB ülkelerinin birinde günde 13 , 15 kişinin teröre kurban gittiğini düşünün. O ülkede neler olur du. ? Bizimde mi ? Lanetlenerek , sokaklarda kornalar çalınarak , mitingler yapılarak , bayraklar sallanarak , avaz avaz yaradan anılarak , sözde sözler söylenerek göstermelik bir birleşimden sonra , beni sokmayan yılan kırk yıl yaşasın diyerek en kısa zamanda borsanın tavan yapmasıyla , yumurta fiyatlarının artmasıyla , rakkamların doğruları söylediği fakat siyasetçinin yalanları söylediği bir yaşam içersinde UNUTURUZ. Çünki bu ülke kalleşçe öldürülen , göstermelik ağıtlarla toprakla buluşturduğu gençlerini , otuzbin kişisini unutmuştur . Son nefeslerine kadar kaybettikleri gencecik evlatlarını , eşlerini , sevgililerini kalbine basarak unutamayanlar yaşayacaktır bu acıyı sonsuza dek. Kimin umurunda.
Zahiri bıyıklılar Kayserili Şibeli Cumhurun , Kelleci Tayyibin , Somurtkan Unakıtanın , sözün bittiğini belirten laf salatacısı Çiçekin , zahiri Dış İşleri Bakanı Süt Oğlanın , doğum kontrol özürlü Sağlık Bakanının , Salyalı Eğitim Bakanının , devşirme , küstah Kültür Bakanının umurundamıdır bu gencecik evlatlar. ? İlk fırsatta işbirlikçilerine kaçacak sözde delikanlı farelerdir bunlar. Ülkenin ne olursa olsun bedelini ödemeye razı olduğu haklı bir davada basiretsizlik ve takiye anlayışlarını hala yüzsüzce sürdürmektedirler. 1974 de tüm haklılığımıza rağmen , her olumsuz şarta rağmen Kıbrıs konusunda kararlılık gösterilmiştir. Sıkıntılar çekildi ve hala çekilmektedir. Bütün bu sıkıntılara borsa uğruna , özelleştirme uğruna katlanmak bir ülke için yüz karasıdır. PKK nında yok edilmesininde bir bedeli vardır ve olacaktır. Zaten bu bedel otuzbin kişi ile ödenmemişmidir. ?Bu ülke , bu millet bu bedeli ödemeye razıdır , haysiyetsiz , şerefsiz yaşamaktansa , hergün 15 gencini toprağa vermektense sıkıntıyı onurla yüklenmemiz gerekir. Ama hep UNUTURUZ .
Yüzlerce yıl bir arada yaşamış Anadolu Mozağinin bozulmasına asla müsaade etmemeliyiz. Birlikte , elele , dostça , hoşgörüyle yaşamaya çalışmalıyız. Bu ülkenin rahata ermesi gençlerinin ölmemesi için hep beraber elele vermeliyiz.
PKK ya şehirli ol diyen Başbakanın kendisi şehirli olmuşmudur. ? Askerine kelle diyen , vatandaşına ananıda al git diyen bir başbakan şehirli olmuşmudur. ? Asla , zaten şehirli olabilme yeteneği olmadığı gibi hukuksal anlamda da şaibeli kişiliğe sahiptir.
Şibeli Cumhurum Cumhurum ise kızını devlet imkanlarıyla evlendirdikten , takıları götürdükten sonra 11ci mi 12cimi Cumhur olacağına miletten izacet almak için hamisi başbakan ve yandaşlarının yardımıyla hukuksal facialarla ülkeyi referanduma götürmüştür. Ama Cumhuriyet tarihimizde 11.ci ve 12 ci. Cumhurbaşkanımız olmayacaktır benim için.Yapılan referandum öncesi Şaibeli Cumhur , Türbanlı Patates Güzeli eşi ile birlikte vatandaşın ödediği vergilerle ( 32.000.000.- YTL ) Çankayanın resterasyonuna girişmiştir. Şaibeli Cumhurun muhatabı olmadığı için PKK meselesini kafa ardı etmiş , Türbanlı Patates Güzeli eşi , çocukları ve damadıyla takıları tekrar tekrar gözden geçirerek , ailece Köşkün bahçesinde pastırma , sucuk partileri düzenliyerek , artan zamanda da Türbanlı Patates Güzeli eşiyle baba evlerindeki lüksü aramamak için cukkacı mimarlarla başbaşa zaman geçirmektedirler. Bir iddiaya görede Şaibeli Cumhur Çankayaya babasına ayıp olmasın diyede reklam panoları yerleştirilebileceği belirtilmektedir.
PKK terörü bitmeyecektir daha doğrusu ABD ve onun işbirlikçilerinin çabalarıyla ateşin üzerine belirli bir süre kül atılacaktır. Ateş gerektiği zaman tekrar alevlendirilecektir. Ülkenin bir iki çapulcu ile uğraşacak zamanı değildir.
Topraklarımız şehit mezarlarıyla dolacaktır. Binlerce aile evlatlarını , sevdiklerini toprağa vermenin acısını hayatları boyunca yaşayacak , gazilerimiz ise ne uğruna savaştıklarının milletçe anlaşılamaması nedeniyle hüzün içersinde yaşamlarına devam edeceklerdir.
Dünde böyleydi bugünde böyle yarında böyle olacaktır. Kısacası dizilerle , futbolla UYUTULACAĞIZ şimdiye kadar UYUTULDUĞUMUZ gibi. AB mi oda ne. ? Şimdilik dursun .
Anayasamız , referandumumuz , Cumhurumuz vatana millete hayırlı olsun. Şehit analarına , babalarına yaradan sabır versin , gazilerimize tahammül , milletimize akıl fikir versin. Nur içinde yat Aziz Nesin.

Sağlık , sevgi , barış içinde kalın Cudi dağındaki evlatlarımız. Vatan size minnattardır.

Sevgiyle gözlerinizden öperim.

A.Haldan Levent

17 Ekim 2007

TÜRKİYENİN RENKLERİ



T.C Kültür Bakanlığı diye bir bakanlığımız Türk Tanıtma Vakfı diye bir vakfımız vardır yıllarca. Bu iki önemli kurum ülkemizin tanıtımı için kurulmuşlardır. Ama ne yazık ki bu iki kurumda bu görevlerini hiç bir zaman yerine getirmedikleri gibi başınada hep uyuyan Kültür kelimesinin anlamını bile bilmeyen kişilerce yöneltilmiş ve yönetilmektedir.
Bu iki kurumada çok büyük kaynaklar aktarılmaktadır ve bu kaynaklardan akan milyarlarca doların nerelere harcandığıda bilinemez. Türkiyemizi en etkili temsil eden , göğsümüzü kabartan Mehter Takımımızdır. Dünyanın her yerinde bizi temsil ederler. Osmanlı kıyafetleri içerside , takma bıyıklarıyla bozuk şanjman gibi iki ileri bir geri yaparak , atlarının tezeklerini caddelere bırakarak . Onlar geçtikten sonra hayda bre , savrulun nidaları içersinde yöresel kıyafetleri içinde yüksek atlamaya hazırlanan atletler gibi zıplayan kılıç kalkan ekibimiz belirir şakkada şuka kılıç ve kalkanların metalik sesleri içersinde. Akşam ise döner kokuları içersinde Osmanlı desenleriyle bezenmiş naftalin kokan giysilerle , sonunda ellerinde Türk Bayrakları salayarak biten şuh Türk mankenlerinin sunduğu biz bize bir defile ile tanıtım sona erdirilir.
İşte ülkemizin tanıtımı böyle bir tarz ve ruhla tanıtılır dünyaya .
Geçen gün tesadüfen zampinklerken BBC TV Internationalda bir sohbete denk geldim. Sunucu devamlı Miss. Doğan diye hitap edince daha bir merakımı çekti. Tercümansız yapılan sohbetteki konuşmacı belki çoğumuzun bilmediği , dinlemediği bir Türk Kürt kızıydı. Aynur Doğan. Sorulan soruları o kadar güzel ve içtenlikle cevapladı ki arada sırada sunucunun saptırmalarına bile aldırmadan ülkemizin mistik , etnik konuları hakkında engin hoşgörü ve toleransını anlattı hemde hiç saptırmadan . Üç dakikan var dedi sunucu ne söylemek istersin dedi. Eline sazını alarak Ahmedo isimli türküsünü Kürtçe sundu. Sunucu bu sesden mi çıkıyor dedi istersen programı uzatırım diye sarıldı Türk Kürd kızına. Bende ilk defa dinliyordum. O kadar etkilendim ki bu sesten. Bu kadar yumuşak , bu kadar güçlü ve etkileyici bir ses olamazdı.Sunucunun bile yanaklarından yaşlar akmaya başladı. Aynur program sona ererken ülkemin o kadar fazla güzellikleri varki , onları size anlatmaya , göstermeye , dinletmeye yıllar yetmez diye tamamladı.
Ülkenin yıllardır içinde bulunduğu olumsuz siyasal çekişmeler , ülkemizin mükemmel güzellikler profilini görmememize neden olmaktadır. Bazı ırkları ve dillerini yok saydırılıyoruz. Bu topraklarda Türkü , Rumu , Ermenisi , Kürdü , Lazı , Çerkezi , Arabı , Arnavutu , Bulgarı , Yogoslavı ,Yahudisi hala beraber yaşamıyor mu. ? Geleneklerini , kültürlerini , beraberliklerini ayni bayrak ayni toprak üzerinde yaşatmaya çalışmıyorlar mı. ? Yok saydırılmak istenen ırklar dillerini konuşmuyor mu , şarkıları , türküleri kasetlerde , CD lerde müzik dükkanlarında satmıyor mu , düğünlerde , derneklerde ünlü sanatçılar bu dillerle insanları çoşturmuyor mu ? Bunların hangisine hayır diyebiliyoruz.? Derseniz ki anlamıyoruz. Peki. Afrika kökenli Amerikalının Hip Hop müziği adı altında ki küfür müziğini , Avustralyalının ilkel Mahoi müziğini , Brezilyanın Samba müziğini , Amerikalının Country müziğini , Irlandalının step müziğini anlıyabiliyormuyuz. ? Ama. Aması yok . Anlamıyoruz , hissediyoruz. Hissettiğimiz için dinliyoruz ve taklit ediyoruz çoğumuz. Ama bu bizimle , tarihimizle , kültürümüzle beraber gelen bu diller bizim Anadolumuzun ırklarının dilleridir , asırlarca kullanılmış ve kullanılacaktır. İşte esas Türkiyeyi dünyaya tanıtacak bu mozaiğin renkli yapısı ve sesleridir. Anadolu Ateşini izlemeyeniz yoktur. Orada oynanan o muhteşem oyunların armonisi bu ülkeyi meydana getiren her bir ırkın , her bir dilin bir bütün haline dönüşmüş birliğinin , düşüncesinin , duygularının , hislerinin harekete dönmüş renk cümbüşüdür. Çünki her zaman ses kulaklarda kalan hoş bir sedadır. Sevtap Erener , Fazıl Say , Sezen Aksu , Fatih Erkoç , Tarkan , Anadolu Ateşi , Borusan Çocuk Orkestrası daha niceleri bu ülkeyi sesleriyle , sanatlarıyla , kişilikleriyle temsil etmişlerdir bu ülkeyi . Hepimizde gururla paylaştık ve paylaşacağız bu gururları ırklarını , dillerini sorgulamadan yanlız hisseden insanlar olarak. Dünya kendini tanıtmak için insani değerlere çok daha önem verirken , kültür zenginliğini dünyaya sunarken biz hala dünyanın terk ettiği metodları kullanmaya devam ediyoruz. Hala ülke tanıtımın insanlıktan geçtiğini anlayamamış , ülke kültür ve değerlerinin farkına varamamış kişiliksiz , dönek , uykucu kişilerlerce sürdürülmeside bu ülkenin kaderi olmamalıdır. Bu ülke dünyanın en zengin insanlık kültürüne sahiptir. Ama siyasilerimiz banazlığı , iş bilmezliği , hasmane tutumları bu zengin kültürü karşı karşıya getirmektedir. Irkı , dini , rengi , dili ne olursa olsun yükselen her ses , her yapıt , her güzellik Anadolunun rengidir , güzelliğidir.
Aynur Doğan 1975 yılında Çemişgezekte doğmuş. İstanbulda ASM de müzik eğitimi görmüş. Pek çok ünlü gurup ve müzisyenlerle çalışmış , pek çok televizyon ve film müziklerine vokalistlik yapış kullandığı dil nedeniyle az tanınmamış bir sanatçımız. Türkçe söylediği Pervane isimli şarkısını dinlemenizi öneririm .
Aynur Doğan 2005 yılında İspanyada düzenlene bir festivalde Sezen Aksu , Mercan Dede , Kardeş Türküler ve Burhan Öçal ile üç konser vermiştir. Konserler sonrası seyirciler tarafından dakikalarca ayakta alkışlanmıştır.
Daha sonra gerek internet gerekse başka kaynaklardan yapmış olduğum araştırmalarda Aynur Doğanın çok büyük bir yetenek olduğu keşfettim. Dünya televizyonlarına çıkmış ve büyük yetenek olarak taktim edilmiştir Türk Kürt kimliğiyle. Kişisel görüşüm olarak müthiş bir ses ve yetenek.Her şeyden önce bu topraklarda doğmuş , yetişmiş bir yeteğimiz. Kullandığı dili anlamasamda o muhteşem sesi dinliyorum toprağımın , insanımın , kültürümün yüce bir sesi olarak gururla hiç bir zaman siyasi bir görüşle değil , insan olarak , hisseden olarak. Toprağımızdan yetişmiş bir sesi dinliyorum keyfle.
Daha keşfedediğimiz , görmemezlikten geldiğimiz daha nice genç yetenekler vardır yüce Anadolumuzda , ülkemizi renkleriyle, sesiyle , sanatlarıyla , kişiliğiyle ayakta dakikalarca alkışlatarak unutturmayacak. Ah şu pis siyaset , siyasetçi ve dinciler olmasa. Türkiye , her şeye rağmen renkliliğini , renklerini , muhteşem mozaiğini asla kaybetmeyecektir .

PERVANE
Pervaneyim pervane
Ahu zar oldum ateşe
Tenim deydi tenine yandım kavruldum
Tenim deydi tenine yandım yandım
Döndüm döndüm nice döndüm
Ahu zar oldum da döndüm

Aramam derman derdine
Görünmez yüküm gözünde
Tenim deyince tenine
Oynar yüreğim içinde

Pervaneyim pervane
Gözlerim hepten yerinde
Kızıla dönsünartık karanlık gece
Yansın yansın da kavrulsun
Çıranın içinde

Aramam derman derdine
Görünmez yüküm gözünde
Tenim deyince tenine
Oynar yüreğim içinde

Sağlık ve sevgi ile kalın.

Haldan

15 Ekim 2007

ÜLKE KAN AĞLAR , CUMHUR TAKI AVLAR


Üç defa ertelenen nikah nihayete erdi. Mutluluklar dilerim.
Ülkenin en üst siyasi ve iş adamlarınını bir araya getirdiği nikah ve düğün devlet imkanları kullanılarak yağmurun sele dönüştüğü bir günde gerçekleştirildi.
Dörtbin konuğun katıldığı nikah tam bir Broadway gösterisi gibi başladı. Işıkların yansıdığı pırıl pırıl parlak şerit perdecikler açılarak genç çift alkışlar arasında özel bestelenmiş müzik eşliğinde yerlerini aldılar. İşte bu andan itibaren ülkemizin en önemli siyasileri ve türbanlı eşleri nikah masasının ardında arzı endam ettiler. Yağlayıcı konuşmalardan sonra evlilik cüzdanı diplomasını bile gelenekler dışında almış olan türbanlı geline verildi. İşte bu anda çadırda hüüüüüüüüüüüüü diye sesler duyuldu. Artık davetliler hislerine , duygularına yenilmişlerdi. Zaman ağlama ile gösteri yapma zamanıydı. Cumhur burnunu çekerek , ben Cumhur olarak değil bir baba olarak konuşuyorum dedi. Buraya gelirken forsumu bile açtırmadım. Ben bu ailevi zevke sizlerden sonra sahip oldum , mutluluktan uçuyorum diye sırıtarak , bütün gençlere mutluluklar dileyerek davetlileri takı törenine davet etti. Hangi gençlere mutluluklar diledi. Vurularak , mayınlara basarak sakat kalan gençlerimize mi , iş bulamayan gençlerimize mi , gemiciği olmayan gençlerimize mi. ? Diledi işte laf olsun diye.
Nikah esnasında türbanlı eşlerin giysileri , şablon saç kesimli, zahiri bıyıklı , kasılmaktan omuzları tutulmuş eşlerinin arkasında süzülerek mahsun ama hırslı duruşları görülmeye değerdi. Sahne tam bir Broadway gösterisinin ılımlı İslam görüntüsüydü . Sıra aile fotografı çekimine gelmişti. Sahnenin ortasında yer alındı. Gelinle damadın sağında solunda yer alındı. Bayan Toptanın haricinde bütün hanımlar türbanlıydı. Damadın annesi siyah türbanının altına kalın mantosunu giymiş , Bayan Arınç Osmanlı kaftanının orasını burasını çekiştirirken , gelinin annesi tek renk saten elbisesiyle , Tayyip futbolcu duruşuyla , Arınç her zamanki manalı gülümsemesiyle , nikah memuruda vazifesini yapmaktan duyduğu yalaka mutlulukla fotografta yer aldılar.Bu resim aslında ülkenin nereye götürülmek istendiğinin bir belgesi olarak tarihe geçti.
Bir ülkenin en başındaki bir kişi böyle gösterişli kişisel bir işini nasıl devlet imkanlarıyla yapar anlamak mümkün değildir. Günlerce polis aç bilaç prova yapmış , yağmur altında görev yapmıştır.Yağmur nedeniyle evleri , iş yerlerini su basarken , insanlar gideceği yerlere gidemezken , su baskınlarından insanların araçlarının tepesinde kurtarılmayı beklerken , insanlar metroda bir o yana bir bu yana binerek seyahat ederken İstanbul Belediye Başkanı bütün pişkinliği , yalakalığı ile nikahı kıydı. Akşam yalıda verilen yemeğe üçyüz davetli katılmıştır. Yenilmiş , içilmiş ( Kişi başı 1/2Colaturka ,2 limonata , limitsiz su , maliyet düşürücü imkanlar kullanılmıştır ), takılar takılmış ( üç saat sürmüş ) , devlet imkanları kullanılmış neticede gençler mutluluk yolunda imzalarını atmışlardır. İmam Nikahı eski meclis başkanınca yapılmıştır.Mutluluklar , allah kabul etsin.
Ülkede terör dağda , soğukta , yan gelip yatan gençlerimizin ( Tayyip Erdoğan deyimi Kelller ) canını alırken , terörü durdurmak için Bushtan bir ay sonrasına kesin olmamakla beraber randevu alınmışken , ülkenin geleceğini belirleyecek siyasi çok olumsuz gelişmeler yaşanırken , sınır ötesi operasyonlar düşünülürken , ısmarlama yapılan Anayasa için referendumun yaklaştığı bir zamanda , Ermeni tasarısı milleti gererken bu düğünün devlet imkanları kullanılarak ve vatandaşın % 53 nü aptal yerine koyarak düşüncesizce yapılması büyük bir gaf ve büyük terbiyesizliktir. Aslında bu düğün çok daha görkemli olabilirdi. Devlet Başkanları , Başbakanlar , Dış İşleri Bakanları , AB delegasyonu eşleriyle beraber katılabilirlerdi. Ama terör , vatandaş tavır koymuştu. Bu yolu Başbakanımız açmıştır. Ve açılan bu yol iki aile arasında gizli bir yarışa dönüşmüştür. Fakat Cumhurun şansızlığı ülkenin içinde bulunduğu olumsuz durumdan dolayı sönük kalmıştır. Kar zarar karşılaştırılması daha sonra meydana çıkacaktır. Bakalım Cumhur kızına gemicik alabilecekmidir.? Alamazsa işler kesat gitmiş demektir parsayı toplayan Erdoğan olmuştur. Zaman her şeyi gösterecektir saklamaya çalışsalar bile. İstenmesede koy yan cebime olarak gelen takıların Cumhur ve dünürü tarafından Şehit Ailelerine verileceği beyan edilmiştir. Neyi ne kadar. ? Böyle işler ciddiyet ister. Bunu baştan saptarsın . Bir yetkili kurulu oluşturur verilen ve takılanların bir zaptını tutarak ilgili yerlere teslim edersin. Bu davranış çevir kazı yanmasın anlamı taşır. Devletin verdiği parti parasını hiç ettikleri gibi takıları bir lütuf olarak Şehit Ailerine veremezler, bu onlara en büyük hakaret olur. Sonra bu insanlarımızın sizin insanından haksız aldıklarını kendinden veriyormuş gibi hileleride yutmaz. Bu ülke onlara gereken her türlü desteği sağlacak güçtedir.
Bugün ülkenin ahlaki sistemini bozan rahmetli Sn.Turgut Özal bile böyle bir yaklaşımda bulunmamıştır.Hediye edilen Jaguarı istemeye istemeye geri vermiştir. Uzağa gitmeye gerek yok. Onuncu Cumhurbaşkanı Sn. Ahmet Necdet Sezerin evladıda evlenmiştir. Köşkün elektrik parasını cebinden ödemiştir. Bugüne kadar Cumhurbakanlığı yapmış olanların bu tip gösteriş içersine girdikleri görülmemiştir. Özal hariç hiç bir Cumhurbaşkan böyle imkanları kullanmaya tevessül bile etmemişlerdir. Dünün aile fotografına baktığınızda bir tane şaibesi olmayan kişiye rastlayamazsınız. Cumhur yok edilen parti paralarından yargılanıyor , bulunduğu mevkii bile tartışmalı .Başbakan hala aklanabilmiş değildir . Patronu Bush tarafından devamlı paspas işlemi görürken , onlar çocukları için her şeyi yapmaktadırlar.
Ülkenin kaymağını en iyi şekilde paslaşarak yemektedirler yandaşlarıyla.Askerlikten kaçan Bilal gemicik sahibi olmuş , torun sahibi olan Tayyip düzmece programlarla ABD gidip ABD vatandaşı olan torununu sevmiş , Emine Erdoğan Operadaki Hayaleti seyretmiş , tesirinde kalarak hayalet gibi dolaşmaya başlamış , Cumhur ve parlak satenli eşi Salzburgda Timsah Restoran menüsünü Kayseri Menüsüne çevirmeyi devlet imkanlarıyla başarmışlardır. Cumhur üç defa ertelenen düğünü refarandumdan önce bir an evvel yapmaya aniden karar vererek kar kardır diyerek Kayseriliğini göstermiştir.
Neticede bu ülke insanının şikayet etme hakkı yoktur. Çünki oyunu borsa uğruna , asla ulaşamıyacağı 10.000.-USD gelirine kanarak , yalanlara , kandırmalara oy vermiştir.Her zaman evlerini sular basacak , çeşmelerinden su akmayacak , zamları tevekülle karşılayacak , evlatları ülke için şehit düşecek , iş bulamıyacak , baklava çalan aç çocuklar iki yıl hapis yatacak , banka , devlet soyan ise rahatça gezecek , ısmarlama anayasayla bir ülkeyi yönetecek kişileri kendi oylarıyla seçtiler. Ben asla vermedim vermemde. Baykalı sevdiğimden mi. ? HAYIR. Oda solun bir Gül , bir Tayyip versiyonudur.
Atatürkün oklarına güvenerek , inanarak verdim oyumu. Ondan da hesap soracaktır laikliğe , demokrasiye inananlar. Daha ne düğünler göreceğiz ahmakça kullandığımız oyların sebebiyle .Yeterki Borsa iyi olsun diye.
Ama Atatürk ilke ve inkilaplarından asla vaz geçmeyen yürekli , onurlu vatandaşların düğünü pek bir yaman olacaktır. Takıları sevgi , barış , kardeşlik ,hürriyet , demokrasi , laiklik . bağımsızlık olacaktır.


Sağlık ve sevgi ile kalın.

A.Haldan Levent

26 Eylül 2007

NEWYORK , PHANTOMS AND ERDOGANS


Ünlü kompozitör Andrew LLoyd Weber tarafından bestelenen The Phantom of the Opera eseri ilk olarak Londrada 9 Ekim 1986 tarihinde perdelerini dünyaya açmıştır. Baş rollerini ünlü soprano Sarah Brightman ve Michael Crowfordun oynadığı eser kısa zamanda ün yaptı. Verilere göre eser bugüne kadar 52 milyon insan tarafından izlenmiş (Biri ben )ve bugüne kadar 900 milyon paund hasılat yapmıştır. Eser hala Londra ve Newyorkta kapalı gişe oynanmaktadır.Eserin konusu yüzü yaralı , insanlardan kaçan , operanın bodrumunda yaşayan bir müzik dehasının daha sonra aşık olacağı solist bir kızı yetiştirmesi ve ona olan aşkının karşılık bulmamasıyla gelişen olayları anlatır. Muhteşem müzik , ışık efektleriyle sunulan eserin müziği ise artık bir klasik olmuştur. Oyunun en önemli şarkısı ise "LEARN TO BE LONELY "dir.
Eşi , sülalesi ve şurekasıyla ABD gezisinde bulunan First Ladymiz Laura Bushun pastasını yedikten , kahvesini içtikten sonra eğlenmek istemiştir. Yetkililer kendisine "ASLAN KRAL "ın ruhu açısından uygun olacağını düşünmüşler ama bilet bulunamadığı için ve ayıp olmasın diye "THE PHANTOM OF THE OPERA " ya götürülmesine karar vermişlerdir. First Lady operaya yokluk nedeniyle başkası tarafından ABD okutulan kızı ve AKP beleşçi zevatın eşleriyle beraber gitmiştir. First Lady büyük bir özveriyle eseri loca yerine halkın arasından izlemiştir.Oyunu iyi takip edebilmek için kulaklık istemiş , fakat yetkililerce eserin simültane tercümesinin olmadığını ve böyle bir taleple ilk defa karşılaştıklarını beyan etmişlerdir. First Lady ben görüyorum her yerde Erdoğan kulağına takıyorda burada niye yok diye sitem etmiştir. Bayburt azabı içersinde izlediği oyundan çok etkilendiğini belirten First Lady bu oyunun siyasi versiyonun ülkesinde anayasal olarak Çankayada Atatürk ilke ve İnkilaplarına karşı Türk Siyaset sanatçılarınca başarıyla oynandığınıda belirterek konuya yabancı olmadığını belirtmiştir. Amerikalı seyirciler ise bir Turkish First Lady ile oyunu izlemenin kendilerini çok memnun ettiğini belirtmişler , First Lady ye Türkiyenin Afrikanın neresinde olduğunu sormuşlardır.

First Lady sanatsal katılımlarla uğraşırken kocası Tayyip Coca Colanın verdiği akşam yemeğine katılmıştır. Yemekte bir konuşma yapan Tayyip , bir gece önce fakir oğlunun verdiği iftar yemeğinde yediği fasulyenin takılan kılçığını temizlemek için kesik kesik öksürerek , bardaktan büyük yudumlar su içerek , Türk müteşebbüsünün ihracat hamlelerinden övgüyle bahsederken Cola Turkanın Coca Colaya beş basacağını ve Cola Turka ihracatının dış açığı kapatacağını kürsüye yumruk vurarak iddia etmiştir. Cola Turca ile anayasa daha iyi yapılır diyerek sözlerine son verirken , ağzını sonuna kadar açarak fasulye kılçığını iki parmağıyla küçük dilinin üzerinden çekerek çıkarmıştır.Tayyibin yarın oynanacak NewYork Veteranlar Futbol Takımında Serkozy , Prodi ve Beckhamla beraber bir yardım derneği adına sahaya çıkarak futbol oynayacağı öğrenilmiştir. Basınlada boşunamı 3 gün hamamda kampa girdim diyede şakalaşmış , yaptığı kültürfizik hareketleriylede maça hazır olduğunu göstermiştir.

Maça tüm Erdoğan ailesinin katılacağı , Fetullah Gülen tarafından okunacak mevlütle beraber yeni doğan Erdoğan için takı merasimi yapılacağı açıklanmıştır. Şerbet yerine Türkiyeden getirilen ColaTurca ile Ülker Çay Keyfi ikram edilecektir. Maça Newyorkta bulunan dost devlet başkanlarıda hediyeleriyle hazır bulunacaklardır.( İleride torunundan borç alabilmesi veya bir gemicik daha alması için)

Her şeye rağmen Bushtan yüz bulamayan Tayyibin moralinin bozuk olduğu öğrenilmiştir. Servet beyanında bulunan Tayyibin gezi masraflarını nasıl ödeyeceğide gündeme gelmiştir. Bir görüşe göre masrafların Fetullah Gülen cemaatince, bir görüşe göre Bushun kredi kartından bir görüşe göre T.C tarafından örtülü ödenekten , bir görüşe görede takıların rehine bırakılarak ödeneceğidir.

Sefahat gezisi devam etmektedir. Akşamları Tayyibin , gemici oğlu ve torunuyla beraber Beyaz Saray etrafında iki elleri havada , zıplayarak dolaştığı görülmüş ve oval salon pencerelerine fındık taşlar atarken yakalandığı haberi Beyaz Saray tarafından yalanlanmıştır. Serkozy olayı gözleriyle gördüğünü yeminerle iddia etsede dikkate alınmamıştır.

Ben Haldan Levent AHL TV Newyork.

25 Eylül 2007

İZMİR BİR KASABADIR



Gazete başlıklarından ,
İzmir takımları bu sezonda içler acısı ,
İzmir Körfezi hayat bulacak , Urla , Mordoğan , Karaburun ve Foçaya deniz ulaşımı sağlanacak , ( Su kadar elzem bir uygulama )
İzmirli sanayicilerin hedefi Moskova , ( İzmiri hallettilerde )
Süper oteller kenti olduk , ( yalandan kimse ölmedi )

Okuyunca İzmirin ne kadar modern kafalı , büyük bir il olduğunu zannedersiniz............
Anadolunun en büyük şirketleri açıklandı gazetelerde övgüyle. İllerin nereden nereye geldikleri yazıldı iftiharla. İlk onu vazgeçtim koskaca yüz rakkamında bir tane İzmir şirketi yok.Ne kadar acı değilmi. İzmirde bir tane sanayii şirketi gösterebilirmisiniz artık bu değerlendirmeye göre ? İzmir artık lastikleri patlamış bir kent değil , motoru sökülmüş bir kasabadır. İzmir koca bir kasabadır artık.

İlk bira fabrikasını kur , ilk et , süt entegre tesisleri kur , demir çelik tesisleri kur ülkeye öncülük et , bankalar al onu bile batır , sonra bir nesil böyle geçti diye reklam yap , ilk matbaa mürekkebi , boya fabrikasını kur ama beceriksizlikten , cahillikten yok olma noktasına gel. İzmirin ticaretine , ekonomisine , sanayisine lokomotif olman gerekirken katar sonu ol vagonunda devamlı kırmızı ışık yansın.Her işi bırak kulüp onursal başkanı olmayı sanayici olmaya yeğle. Yönetim kurulu başkanı ol arsa mafyasına karış. Modaya uyarak üniversite kur ama mezunların başka şehirlerde karın tokluğuna iş arasın , çalışsın. Bütün bunlar İzmirli sermayenin işten , yöneticilikten , profesyonellikten anlamayışlarından ve egoist doymazlıklarından doğan neticelerdir. Aslına İzmirli sermayenin utanması gerekirilleri ve hemşireleri için ama onlar başka hesapların içersindedirler. İzmirli tembeldir , İzmir kıskançtır , İzmir hizipçidir kısacası tam bir kasaba kültürüne sahiptir İzmir , İzmirli sanayicisiyle , yöneticisiyle , esnafıyla , nüfusuyla. Alında Gavur İzmir denmesi bana hiç bir zaman İzmirlilerin akıllı olduklarını belirten bir çağrışım olarak gelmemiştir.

Şimdi sayalım ,

Pamuk Mensucat nerede , ( Battı , yönetim hataları )
Kula Mensucat nerede , ( Aile kavgası )
Şark sanayi nerede , ( Aile kavgası )
Metaş nerede , ( Kötü yönetim , Genel Müdürünüde milletvekili yaptık )
Sezak Halı nerede , ( Aile kavgası )
BMC nerede, ( İzmirli kendi eliyle kurduğunu aile kavgasından ele teslim etti.)
Tütünbank nerede , ( Birileri şahsi hırsları için yok etti. )
Egebank nerede , ( Aile kavgası )
Yaşarbank nerede , ( Kötü yönetim )

Daha niceleri yok olup gittiler. , yolda gidecek olanlarda sıralarını bekliyor.

Bursa , Denizli , Manisa , Gaziantep, Sakarya hatta Uşak illeri bile İzmiri geçtiler. İzmirli hala kendi kendini kandırmaya devam ediyor. Hakikaten sahil beldelerine vapur seferleri düzenlenmesi çok iyi olacaktır kaç kişiyle, hangi amaçla. Vapurlar yaz hariç yaktıkları yakıtın bedelini karşılayabileceklermidir yolcu sayısıyla. ? Önemli olan verimlilik değil amaç reklam. Hele birde katmaranlar da gelince hamakta seyahat etmek çok daha keyfli olacaktır körfezin esintisinde. Şehir içi ulaşımı halletmemişsin ,yollarında trafik , yaya geçiş şeritlerin yok olmuş , hiç bir konuda denetimin yok , otobüslerinin yaşı Agorayla yaşıt , ter kokusundan binilmiyor sıcakta , doğal gazı hala getirememiş , her yeri kazıp dökmüşsün , İstanbulla , Ankarayla doğru dürüst yol bağlantın yok , Alsancak , Karşıyaka Sahil haricindeki yerleri afaroz etmişsin tabiki geri kalacaksın. Bunları halledinde vapur seferleriniz biraz eksik kalsın. Metro yapmışsın uzunluğu yontulmuş kalem kadar.El yüz sene önce halletmiş bu işi İzmirli olarak Üçkuyulara az kaldı diye seviniyoruz. Götürsene metroyu Çeşmeye kadar otobanın ortasından. Tasarruf edilecek akaryakıtı hesaplasana. Hergün yüzlerce araba gelip gidiyor Urladan , Seferihisardan. Sabah , akşam vagon ekle , diğer saatler vagon çıkar saatlerini düzenle. El iki şehir arası 550 km yi iki saat on dakikada giderken İzmirli yönetici körfezde gemicilik yapmaya çalışıyor. Gülermisin , ağlarmısın İzmire , acımazmısın izmirliye.
İzmirli semaye , sanayici patronlar İzmirdeki sanayi hamlesini halletmişlerde hedeflerini Moskovaya çevirmişler. Kapısının önünü temizleyemeyen İzmirli sermaye , sanayici Moskovada iş yapacakmış.? Çeşmede davetten davete gezip boy göstermek iş yapmaktan çok daha kolay zahmet etmeseler çünki bu seferleride hüsranla biter bu kafayla. Amaç reklam olsun. Yol masraflarına günah. İlk yüze bile giremeyen sermaye , sanayici dediğimiz bu kişilere ancak esnaf denir, sanayici değil. Sanayi kelimesinin bile yüceliğinden ve niteliğinden bir haberdir İzmirli esnaf. Onun için etiket çok önemlidir.

Basınıda bir değişiktir İzmirin. Toparlayıcı , eğitici , bilimsel , tarafsız değildir İzmir basını. İnsanı ve konuları bela eden , saksıya diken önce asan sonrada davasına sonra bakan medyadır İzmir basını . Efendim Hiltonun adı Yeni Asırilto olsunmuş gibi ipe sapa gelmez düşüncelerle hem kağıdı hemde mürekkebi ziyan eder İzmir basını. Düşmanlık tohumu eker. Şehrin takımlarını , taraftarlarını düşman eder birbirine. Düşman Kardeşlerin Maçı diye manşet atıp , kamplaşmalara neden olmuştur ve kin hala devam etmektedir. Kardeş , düşman olurmu birbirine , işte aptalca ortaya atılan bu kavramı kulüplerin , yöneticilerin , taraftarın kafasına sokmuştur İzmir basını ve hala taraftarlar kendi takımının maçlarına bile gitmemektedir. Evet düşman etmiştir İzmir basını kardeşi kardeşe.Gazetesini bile kaptırmıştır İzmirli. 100 küsür yıllık geçmişini yok etmiştir isminden başka bir şeyi kalmamıştır. Neden o gazeteyi alır hala bazı İzmirliler bilirmisiniz. ? Ölüm ilanlarına bakmak için.

İzmir oteller kenti olmuş. Buna kargalar ağzında peynirle gülüyor. Efes Oteli , Mercury kapanalı kaç yıl oldu. ? Bu kadar yıl İzmirin en güzel yerindeki bu otel neden atıl kalmıştır. ? Kırtasiye ve bürokratik engelleri nedenleriylemi.? Hayırrrrrrrrrr. İzmirde kongre sarayı , modern bir konser salonu , modern bir spor salonu varmıdır. ? Yokkkkkkkkkk. İzmirli elindeki değerleri bile korumamaktadır bırakın yenisini.İsterse binlerce butik otel olsun ne işe yarar. ? Neden Fuarın içine beş , on bin kişilik her konuda modern , teknolojik bir konferans salonu yapılamaz. Çünki yerel yönetime bu alanı otopark olarak kullanmak daha akılcı , para getiren ve basit bir iş kolu olarak görmektedir. İzmirli kıskançtır. Yap dersin yapmaz , yapalım dersin yaptırmaz. İzmirli mum gibi dibine ışık vermez. Kentinden almaz beş katı öder ama İstanbuldan alır. Şan şöhreti için.

Fuar işlevliğini kaybetmiştir. Fuar artık halkın ağaçlar , çimler üzerinde ayaklarını havuzlara sokarak lahmacun , dondurma yemeğe , oyuncaklara binmeye gittiği bir alan olmuştur , işlevliğini ve Fuar kişiliğini . kimliğini kaybetmiştir , ama yönetimden hiç kimsenin aldırdığı yoktur . Fuarcılığı bile bilmezler , umurundamı belediyenin , İzmirlinin , sanayicinin , ticaret erbanının . Artık İnternational kelimeside kaldırılmalıdır onun yerine İzmir Panayırı denilmelidir. Cambazhaneler , sirkler , lahmacuncular , çanlara vuran dondurmacılar , baloncular , piyangocular , simitçiler , çekirdekçiler son sese kadar açarak müzik setlerini dahada doldurmalıdır pavyonlarını , caddelerini fuarın.

İşte şehrin içinde en az istihdam isteyen çimento , sigara , içki , plastik fabrikaları , tekstil atölyeleriyle idare edecek İzmir halkı ama sanayicimiz Moskovaya açılacak. Üretime yönelik hiç bir atılımda bulunmayacak ama babadan oğula devreden sermaye ve sanayici etiketini fütürsüzca kullanacaktır genç sanayici. Çivinin üstüne bir çivi daha çakmayacak çakılanıda sökmeye çalışacaktır İzmirli genç sanayici.İzmirde sanayi olmadığı içinde yabancı sermayenin hiç dikkatini çekmemektedir. İzmirde özelleştirilecek bir değerde yoktur.

İzmirde sanayi yok ki sanayici olsun. İzmirde gizli sermaye vardır. Asla su yüzüne çıkaz. İzmir artık modern bir kasabadır. İzmir bitmiştir artık . İzmirli, İzmirli sermaye ve sanayicilerin vermek istemediği ekmeğini yemek için birde Moskovaya gitme durumunda kalacaktır.

Tüm İzmirli sermaye , sanayicilere ve şehir yönetenlerine en kalbi sevgilerimi sunuyorum. , Vapurlarla körfez turu yaparken , katamaranlarda serinlerken ,Moskovadan gelecek haberleri merakla beklerken , butik otellerde çay içerken yerleşecektir AKP kadrolarıyla İzmire. Atatürkün İzmirini el birliği ile yok ediyoruz hiç olmazsa kasaba olarak kalalım köye doğru gidiyoruz a beyler. Bu kafayla EXPO yuda alırlar elimizden bu kafayla.

Sağlık ve sevgiyle kalın , İzmir caddelerinde poşetler uçuşan , otobüsleri ter kokan , sanayicisi , yöneticisi , olmayan , rantiye ile geçinen , residansları olan , her konuda kendini imbat esintisine bırakmış , eski akıl zenginliğini kaybetmiş , kaderini kabullenmiş bir kasabadır İzmir , Symirna

A.Haldan Levent

13 Eylül 2007

İNANMIYORUM Kİ




• Toplumun , kişinin en yüksek değerde , yaşama hakkı içersinde özgürlük ve mutluluğa ulaşacağına inanabiliyormuyum .?
• Anayasanızın kapalı kapılar ardında ısmarlama hazırlandığına inanabiliyormuyum .?
• Cumhurbaşkanı , Meclis Başkanı , Başbakanın ayni siyasi partiden olmasının demokratik olduğuna inanabiliyormuyum .?
• Haklarında yolsuzluk dosyaları bulunan kişilerin dayatmayla yüce makamlara gelmesinin adaletli olduğuna inanabiliyormuyum .?
• Ülkeyi hortumlayanların , rüşvetçilerin adalet önünde yargılanacağına , adaletin bu kişilere gerekli cezaları vereceğine , zaman aşımına uğratmayacağını inanabiliyormuyum.?
• Faili meçhul cinayetlerin çözülebileceğine , radyoların , TV ların kapatılmayacağına inanabiliyormuyum.?
• Yağcılık için Cumhurbaşkanına 125.000 gül attıran Belediye Başkanının tarafsız olduğuna inanabiliyormuyum. ?
• Çankayaya türbanlı bir hanımın yakıştığına inanabiliyormuyum .?
• Sivil Toplum Kuruluşlarının görevlerini tam olarak yaptıklarına inanabiliyormuyum .?
• Kavgadan başka yöntem bilmeyen liderlerin artık çekilip gideceklerine inanabiliyormuyum . ?
• Üç nesil görmüş bit pazarlık siyasilerin gözlerini toprak doyurduğunu göreceğime inanabiliyormuyum. ?
• Gençlerimizin akıl ve erdemle siyasete atılacaklarına inanabiliyormuyum.?
• Değiştim diyen siyasilerin gerçekten değiştiğine inanabiliyormuyum .?
• 82 Valiyi arayıp emrinizdeyim diyen milletvekilinin samimiyetine inanabiliyormuyum. ?
• Kellelerin şerefli vatan görevlerinden sağlık , sevgi , gururla evlerine , ailelerine geri dönebileceğine inanabiliyormuyum . ?
• Başbakanın bana bir gemicik alacağına inanabiliyormuyum.?
• Her hakkın karşılığı bir sorumluluğun , her fırsatın karşılığı bir vecibenin , edinilen her malın karşılığı olacağına inanabiliyormuyum .?
• Yasalar için insan değil , insanlar için yasalar yapıldığına ; yönetimin , toplumlara , insanlara , hükmetmek için değil onlara hizmet için var olduğuna inanabiliyormuyum .?
kimsenin geçimini sağlamaya mecbur olmadığını , ama her topluma , insana geçimini sağlayacak fırsatlar verdiğine inanabiliyormuyum .?
• İnsanın ve toplumun genişliği olduğuna , hayatlarının sempati , sevgi ve hizmetleri kadar genişleyeceğine inanabiliyormuyum .?
• Doğruluk ve adeletin , sosyal düzenin dayanıklı temeli olduğuna , rakkamların doğru söylediğine , siyasilerinde rakkamlar gibi doğruyu söyleyeceğine inanabiliyormuyum .?
• Vaatlerin kutsallığının , zenginlik , iktidar ve mevkiiden çok daha yüksek değerde olduğuna inanabiliyormuyum .?
• İnsanlıkta , faydalı işlerde karşılıkta bulunmanın her zaman vecibe olduğuna ve bir tek fedakarlıktaki temizleyici ateşin , bencilliğin süprüntüsünü yokeden ve insan , toplum ruhunu özgürlüğe ulaştıran büyüklük olduğuna inanabiliyormuyum .?
• Nasıl adlandırılırsa adlandırılsın , akıl , sevgi olan tanrının varlığına , kişinin ve toplumun en büyük mutluluğu , en geniş yararının onun arzusu ile armoni içersinde yaşam bulacağına inanabiliyormuyum .?
• Dünyada en büyük şeyin Sevgi olduğuna , onun yanlız başına nefreti mağlup edeceğine , doğrulukla ve üstün güçle zafer kazanacağına inanabiliyormuyum .?

HAYIR , HAYIR , HER ZAMAN KUŞKULUYUM . ŞÜPHE İÇERSİNDEYİM ,

İşte bunlara hep beraber inanabiliyorsak , hep beraber gerçekleştirebiliyorsak , hep beraber çalışabiliyorsak , üretiyorsak , her şeyden önce birbirimizi seviyorsak , anlamaya çalışıyorsak , birbirimiz dinliyorsak önce insan sonra toplum olacağız. 23 Temmuz 2007 de ne biçim insan ve toplum olduğumuzu çok daha iyi anladık. Yarımıza yakını hala değişmemiş , sözde şahsiyet olarak kalmış.

Sağlık ve sevgiyle kalın.

A.Haldan Levent

10 Eylül 2007

YÜCE SESİN ARDINDAN


Ülkemizde çalışmış , kimi yorumculara gore beğenilmeyip geri gönderilmiş , kimine görede kendisini tebrik etmek isteyen 1960 ihtilalilin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsele ben sanatçıyım diktatörün ayağına gitmem diyebilen müzik dünyasının deviydi Pavarotti. (1960-1962 Türkiyede misafir tenor olarak çalışmıştır. )
Pavarottinin bu dünyaya yapmış olduğu en önemli görev klasik müzik içeriliğini rock müzik içeriliği ile karma etmesidir. Klasik müziğin tarzından asla taviz vermemiş , rock müziğinide klasik müzik ciddiyetine indirgemiş olmasıdır.
Şöhretinin , emeğinin getirdiği her nemadan faydanmıştır ve en doğal hakkıdır. Çünki tanrının çok az kuluna nasip ettiği yeteneğini insanlara en güzel şekilde büyük bir disiplin ve efendilik içersinde sunmuştur. Kısacası tanrı yeteneğini toplumla , insanca düşünce içersinde paylaşmış olmasıdır. Sanat hayatında bir kere yarım ses atladığı için eleştirilere maruz kalmış ve bir daha olursa bu işi bırakırım diyecek kadarda iddialı olmuş bir sanatçıydı.
Pavarotti yanlız sesiyle değil insanlığıylada önder olmuş bir şahsiyetti. Savaş Çocukları ( War Childs – Bosna Savaşı ) için Pavarotti and Friends konserleri düzenlemiştir. Pavarottinin önderliğinde Eric Clapton , Suzanne Vega & Zuccherro , Lisa Minelli , Marc Anthony , Elton John , Aeron Neville , Bob Gerdorf , Neville Brothers , Sting , Andrea Bocelli , Bryan Adams ,Giorgia , Michael Kamen , Jose Carreras , Placido Domingo , Qeene , James Brown ve Zubin Mehta gibi bir çok müzik devi bu konserlere gönüllü olarak katılmışlardır. İlk defa olarak bir rock parçası olan Hard Break İngilizce olarak Elton John tarafından rock versiyonunda ve İtalyanca olarak ta klasik versiyonunda Pavarotti tarafından duet olarak canlı seslendirilmiştir. (Flarmoni Orkestrası eşliğinde icra edilen bu final parçasında piyanoda Elton John , gitarda Eric Clipton ve vokellerde de diğer sanatçılar eşlik etmişlerdir. )Ve bu konserde 3 defa bis yapmıştır ki sahne hayatında bir kereden fazla asla bis yapmamıştır. Pavarottinin en büyük özelliklerinden biride rock ve pop devlerine klasik aryaları söyletmesidir.Bryne Adams konserden sonra tenor olmadığıma şükrediyorum demiştir. Yaklaşık yüzbinin üzerinde kişinin izlediği bu konselerin tüm gelirin ve yaşamı boyunca doldurduğu yüzlerce CD sinden , 16 CD nin tüm telif ve yayın haklarını Unicef ‘ e bedelsiz olarak hibe etmiştir. Buna beşyüzbin kişilik New York konserini , ikiyüzellibin kişilik Londra konserlerini ilave edebiliriz.(Bu konserlerin seyirci sayısının fazla olması tüm şehirde konserlere giremeyenler için konserleri dev TV ekranlarından naklen dinleyenler dahil edilmiştir. )
Pavarotti tüm dünya seslerinide bir araya getirmiştir. Onlarla beraber elele dünyada barış ve sevgi felsefesiyle seslenmiştir.Jose Carreras , Placido Domingo onunla birlikte olmaktan büyük zevk almışlar , eğlenmekten konseri unuturduk demişlerdir. Ünlü şef Zubin Mehta sopamı bırakarak bir kere dahi zevk ve keyfle dinleyemedim diyecek kadarda ileri gitmiştir.
Ülkesi İtalya onun bu tanrı vergisi yeteneğini , kişiliğini her zaman gururla kullanmış ve kullanmaktanda gurur duymuştur. İtalyan Hükümeti ‘’ Pavarotti , İtalya adına dünyaya barış , ve sanat elçisi olarak görevini yaptığını ve ülkesini onulandırdığını hatırlatarak , şimdi onu onurlandırmak bizim görevimizdir ‘’ diyerek ona olan saygısını İtalyan halkıyla beraber son yolculuğuna uğurlarken alkışlarla ona olan sevgisini göstermiştir.
Pavarotti , çocukken savaş yaşadım , komada kaldım. Hayatın gerçeklerini biliyorum diyerek , hayatın barış , hayatın hayat ve her türlüsünün muhteşem olduğunu bilen bir yetenekti. Pavarotti büyük bir insan , müthiş bir ses ve barış adamı olarak tarihe geçti.
Sesi ve eserleri dünya çocuklarımıza hayat , dinleyenlere büyük keyf verecektir dünya döndükçe. Her zaman seni elinde bej mendilin , ter içindeki güler yüzün , sesinin ve bedeninin muhteşemliğiyle anacağız Pavarotti.

Çocuklar , insanlık , barış ve müzik adına sana minettarız Pavarotti.

Nur içinde yat.

NURETTİN DAYIOĞLU ANISINA


Rahmetli Nurettin Dayıoğlu profesyonel futbol oynamış çok sevdiğimiz ve en çok takıldığımız bir kardeşimizdi. Çok çabuk parlar fakat kısa zamanda gönlümüzü alırdı. Bir gün gazetenin birinde fotografınızı yollayın size karakterinizi söyleyelim diye bir köşe dikkatimi çekti. Hemen Sevgili Nurettinin bir vesikalık resmini bulup gazeteye gönderdim. Gazete de yeme içme 2 gün sonra ana sahifanın sağ alt köşesinde büyük bir yer ayırarak yayınla.İstediğim bir gözdü.Allah iki göz vermişti. Fakat esas problem bundan sonra başlayacaktı. Türkiyenin her yerinden telefonlar yağmaya başladı. Cesaretinden dolayı Sevgili Dayı Nurettini kutluyor tanımlamanın tamamen uyduğunu söyleyerek dahada kızdırıyorlardı. Sevgili Dayı Nurettin bunu yapan namerti mutlaka yakalayacağını ve neler yapacağını en tehditkar ifadelerle dile getiriyordu. Bir gün ulan bunu yapsa yapsa sen yaparsın dedi. Burada herkes senden çok çekiyor , beni şeker hastası bile yaptın diyerek devamlı ağzımı arıyordu. Ben ise devamlı savunmada kalıyor , lafı değiştiriyor , işi bahane edip sıyrılıyordum. Rahmetli anacığıma sevgi ve saygılarını kibarca dile getiriyordu. Bu olaydan bir kaç gün sonra annem beni bir işi için ziyarete geldi. Herkes hoş geldiniz diyerek eline öperek hal hatırını sordular. Dayı Nuri bütün hızıyla odaya girerek anacım hoş geldiniz diyerek annemin elini öperek hatırını sorarak benden çektiklerini sıralama başladı. Bende anneme bu adama inanmamasını devamlı olarak kendisine küfrettiğini söyleyince Dayı Nurim ne diyeceğini ne yapacağını şaşırarak odanın kapısını şaşırarak cama yapıştı. Bizler yerlere yatarak gülerken annem onu yerden kaldırmak için yardım ediyordu. Dayı Nurim bir taraftan özür diliyor annemde bilmeden beni seni tanırım evladım diyerek teselli etmeye çalışıyordu. Bir akşam çıkarken gel biraz seninle konuşmam lazım dedi. Hah şimdi yandım dedim kendi kendime. Söyle canım kardeşim derdin nedir sana nasıl yardımcı olabilirim dedim. En fazla benden şüphelendiğini fakat elinde delil olmadığını yaptıysam söylememi ve kulağın deliktir senin kim yapmış olabilir tahmin etmemi kendine has kelimeleriyle sordu. İçimden doğruyu haykırmak geliyor ama bir türlü haykıramıyordum. Belki ben yaptım desem iş bitecek ama suçu Sevgili Kel Hüseyine atmakta buldum. Çünki Kel Hüseyin bu konularda sabıkası vardı. Amacım artık işi dahada bulandırmak olmuştu. Sevgili Nuricim bilirsin ben her türlü şakayı yaparım ama bu tip şakalar hep Sevgili Kel Hüseyin yapar dedim. Durdu düşündü hakikaten sen böyle şaka yapmazsın bu şakaları hep kel yapar o bu konuda bir sabıkalıdır dedi. Sabah Nuri ? Kel çatışması başlamıştı. Kel her türlü yemini ediyor du yapmadığına dair. Ben de hakem gibi kullanıyorlardı. Değil mi , doğru değil mi . ? Sonunda günahsız Kel Hüseyin Dayı Nuriye dayanamayacığını anlayarak kurtulmak için özür dileyerek konuyu kapattılar. Yıllarca bu olayın benim tarafımdan yapıldığı kendisine anlatıldıysa da ama benim böyle bir yapmayacağıma o kadar inanmıştı ki bütün provaskasyonlara rağmen bana bu konuda toz kondurmadı. Dayı Nuri benden çektiği kadar kimseden çekmemiştir. Bir İtalya seyahatimizde beraber bir fotograf makinası aldık. Dayı Nuri akşama kadar filmi bitirdi. Akşam yemekte çektiklerini çok merak ettiğini söyledi. Bak dayı dedim git odaya makinadan filmi çıkar bak orada nasıl çıktığını görürsün dedim. Yemekten sonra herkez dağılarak gezmeye çıktı. Otele döndüğümüzde arkadaşlar dayımım çok sinirli olarak beni aradığını söylediler. Katta karşılaştık. Burnundan soluyordu. Ulan dediğini yaptım ama hiç bir şey göremedim dedi. Aman allahım şimdi yandım dedim. Dayım sen bunu nasıl açtın. Filmi makinadan çıkarttım , kaseti açtım filmi ışığa tutarak baktım dedi. Canım dayım yanlış yaptın bunu battaniyenin altında açacaktın.Sonra bir bardak suyun içersine koyacaktın dedim. Bana bunları söylemedin dedi. Dayım o zaman hiç olmazsa beni bekleseydin dedim. Beraber yapar sanada gösterirdim dedim. Dayım durdu düşündü peki bu çekilenleri kurtarmak mümkün olmazmı dedi. Olmaz dayım sen uygulama hatası yaptın mümkün değil dedim. Peki ne olacak dedi. Yarın gurubu bekletirim sen nerelerde çektiysen oralara gider tekrar çekersin deyince korkumdan 5 katı aşağıya nasıl indim ben bile anlamadım. Dayım fotograf çekmeye çok merak sarmıştı. Artık filmin açılmayacağını öğrenmiş , kadrajları güzel yapmaya başlamıştı. Haldan bu makinaların objektifleri nasıl temizlenir diye sordu. Suyu iyice alınmış bir bezle önce sil daha sonra soğan zarıyla parlat dedim. Dayım bana inanarak onuda denedi. Öğle tatillerinde masasının altında kestirirdi. Bir gün masasına çarpınca deprem oluyor diye kaçmaya başlayınca en büyük açığını vermiş oldu. Bazen masasına dokunarak kızdırıyordum. İzmirin büyük depreminde yine masasının altında kestirirken sallanmaya başladık. Yapma be kardeşim şurada biraz dinlenelim derken şirketteki hanımların can hiraş bağrışlarıyla sallantıyı şaka zanneden dayım bir çıta çevikliğiyle masanın altından çıkarak o anda yıkılan Borsa binasının bacasından önce aşağıya inmişti. Kireç bir suratla saatler sonra şirkete dönen dayım ulan yaptığın şakalar hakikati ayıramama sebeb oluyor diye üzerime yürüyordu.Nurettin Kardeşim genç yaşta böbrek yetmezliğinden vefat etti. Seni çok özlüyor ve her zaman rahmetle anıyoruz. Nur içinde yat Dayı Nurim.