6 Eylül 2007
ANNELER , BABALAR VE EVLATLAR
Her insanın her zaman iyi ve güzellere sahip olmasını isteriz. Aslında insan güzellilleri yaratması için tanrı tarafından yaratılmışlardır. Tanrı hiç bir canlıda olmayan nitelikleri insana bahşetmiştir. Her şeyin karşıtını yaratarak insanlara tercih hakkı tanımıştır. Ama bunların arasına çok önemli bir olguyuda yerleştirmiştir. Hayat Şansı . İnsan olmanın en yüce duygularından biride evlat sahibi olmaktır. Neslinin devamı , sevginin , fedakarlığının ifadesidir evlat.
Anne , baba olarak evlatlarımızı en iyi şartlarda yetiştirmek için her türlü fedakarlıkları yapıyoruz. Sağlıkları , eğitimleri ve gelecekleri ile ilgili her türlü kararın vermeleri ve uygulamaları için uğraşıyoruz. Sonuçta ister inanın ister inanmayın kendi istediğimiz evladı yaratmak için uğraş veriyoruz. Siz şimdiye kadar evlatlarının doktor , mühendis , avukat , öğretmen olmasını istemeyen tek bir anne baba gördünüz mü. ? Oğlum doktor oldu , kızım öğretmen oldu diye süzüm süzüm süzülenleri her zaman görmekteyiz. Çünki bu etiketlere sahip olabilen evlatların her zaman rahat bir hayat geçireceklerine inanırız. Oğlumuzu Pasteur , Pele , vali hatta başbakan olarak kızımızı Halide Edip Adıvar , Florance Nightingel olarak hayal ederiz. Ama hiç bir zaman sanatçı , polis , itfaiyeci , muslukçu olarak düşünemeyiz. Genelde anne , babalar sanatsal mesleklere pek sıcak bakmazlar. Çünki bu işlerle uğraşan kişilere bakan gözlerin durumu farklıdır. Aslında onlar bu işleri evlatlarına yakıştıramazlar. Sanattan soksun bir toplum yarattık aslında bu düşüncelerimizle . Peki dünyadaki diğer işleri kimler yapacaktır. ? Peki sokakları kimler temizleyecek , çöpleri kimler toplayacak , kimler hırsız olacak , kimler devleti , bankaları hortumlatacak .? Atatürk Oratoryosunu kimler çalacak ? Peki daha pek çok adını hiç bilmediğimiz , aklımızdan geçirmediğimiz işleri kimler yapacaktır. ? Bunları yapacaklar ve yapanlar anne ve baba evladı değil midir. ? Onları darbelerden , kötülüklerden korumaya çalışıyoruz , çalışıyoruz ne zamana kadar , son nefesimize kadar. Yani anne ve baba olduktan sonra çocuklarımız açtığımız şemsiyenin altında tutmaya çalışıyoruz. Aslında tüm bu yaptıklarımız içimizde ki korkudan , güvensizlikten en önemlisi hükmetme , bencillik duygumuzdan kaynaklanmaktadır. Anne ve baba yaptığı fedakarlıkların bedelini evlatlardan geri alma intikamı peşindedir. Nedeni de şimdiye kadar hiç bir anne , baba kendi düşünce kalıpları içersinde hükmedeceği evlatları yaratamamış olmasıdır. Bunu asla açıkça ortaya koyamaz. Bahanelerin arkasına sığınırız. Bayramdan bayrama gelsinler elimi öpsünler yeter deriz , ama her zaman pencerenin önünde , yatakta tilki uykusuyla kapının çalmasını bekleriz. Çocukluklarında bile amanda aman benim oğlum doktor olacak , kızım stilist olacak diye severek hem kendi statümüzü yükseltmeye , yaşlılığımızı garantilemeye hemde evlatlarımızın istek ve arzularımıza göre hayatlarına haksız olarak yön vermeye çok özen gösteririz. Beynimize yerleşmiş pek çok gereksiz unsurları işimize geldiği için evlatlarımızdan saklarız. Onların asla yokluk çekmediklerinide büyük bir savaşı kazanmış general edesiyle anlatırız. Aslında evlatlarımıza ailenin bir bütün olduğunu ve herkesin eşit olduğunu asla anlatmayız. Anne , baba her zaman yemedim yedirdim , giymedim giydirdim diyerek verdiği emeklerin yüceliğini belirtir. Ama mütavaziliğinide elden bırakmaz. Biz gördük geçirdik onlar sıkıntı çekmesin. İnsanın toplu yaşamından beri var olan bu teknikler , bencillikler hala devam etmekte ve anne , baba sendromu şiddetlenerek artmaktadır. Efendim üniversite mezunu olmadığınız için sizi tercih edemiyoruz gibi çağın işsel problemleride devreye girince aile çatısında çocukların istikbali anne babalar çok daha büyük bir kabus halini almaktadır. Acaba bu ülkede üniversite bitirmeden bu işler yapılamaz mı. ? Mozart keman çalmayı Viyana Konservatuarındamı öğrendi , Sn. Vehbi Koç ticareti İşletme Fakültesindemi öğrendi daha binlerce örnekler. Onlar bu işleri önce insan olmanın vasıflarıyla , mevcut olan potansiyelleriyle , izleyerek , okuyarak , aklı kullanarak yerinde , zamanında ve hayat şansı yardımıyla yaptılar.. Aslında her mevkii içinde bir yetenek barındırır ama bu yeteneklerin farkına varacak yetenekliler zamanımızda o kadar azaldıki. Her sahada savaşan , haktan yana , adaleten yana , üreten bir toplumun kendini iyi yetiştirmiş savaşçılara ihtiyacı vardır. Eğer eldeki malzemenizi iyi keşfedemiyorsak suç bizlerindir çocuklarımızın değil.
.
Bütün bu koşullarda zamanımızda iyi anne ve baba olmanın bedeli evlatlarımızın her türlü gereksinimlerini karşılamakla yerine getirmekteyiz. Bu imkanlar sağlandığı taktirde topluma güçlü bireyler yetiştirdiğimize inanırız. Ve bu tutkularımızı da başkalarınında yapmasını isteriz. Hele son yıllarda iş alemindeki okumuş insan statüsü getirilmiş olması insanlarda çok büyük derin yaralar açmaktadır. Gerçek olan şudur ki anne ve baba olarak asla evlatlarımıza dünya ve ülke gerçeklerini yaşatmayız. Toplumsal hareketlerden , ülke sorunlarından hep koruruz. Aman evladım seni sokmayan yılan kırk yıl yaşasın , aman evladın sus başına dert açma diyerek evlatlarımızı gerçeklerden korumaya çalışırız.
Son olaylar evlatlarımızı ne kadar sorumsuz , hissiz ve duyarsız olarak başka bir dünyanın , düşüncenin içersinde yetiştirdiğimizi anladım. Gençliğin yani evlatlarımızın ülke ve dünya sorunlarından ne kadar uzak olduklarını gördüm. Bu gün evlatlarımıza teknolojinin bütün imkanlarını sunarken bunlardan nasıl yararlanmaları gerektiğini anlatmadık. Cep telefonları aldık , bilgisayarlar aldık ama bir gazete , bir kitap okumasını , dünya , ülke haberlerini dinlemelerini . gazete okumalarını anlatmadık. Kısacası anne ve baba olarak evlatlarımızı tüm sorunlardan koruduk , uzak tuttuk hatta düşünmelerini bile önledik. Her şeyin teorisiyle uğraştık. Kor halde yanan sobaya yaklaştığında cız dedik bir kere bırakıp elinin yanmasına göz yummadık , ama korkutmak istediğimizde seni doktora götürür iğne yaptırırım , polis amcayı çağırırım dedik , ağladığı zaman polisi çağırım dedik yani kısacası insan hayatından asla vazgeçmeyeceği pek çok unsuru hep bir korkutma unsuru olarak kullandık. Başarılarını görmemezlikten geldik , küçük gördük , bak o senden daha iyisini yaptı iye başkalarıyla kıyas ettik. Sevincimizi , sevgimizi sakladık , bastırdık. Evlatlarımızı yetiştirirken hep toplumsal kurumları kendimiz için kötüledik. Konuşma haklarını ellerinden aldık. Sus büyükler varken küçükler konuşmaz dedik , sevgi gösterisinde bulunmadık , sevgi göstermenin şımartmasından korktuk kısacası severkende , döverkende evlatlarımızı öldürdük.
Bu gün gerek dünya gerekse ülkede yaşanan olayların arkasından genç insanların çıkmasının en büyük nedenlerinden biride onları doğduklarından itibaren birer birey olduklarını kabul etmememizdir. Onları kapalı fanuslar içersinde yetiştirmeye çalıştık. En büyük hatayı yaptık ve yapmakta devam ediyoruz. Bu gün Avrupa Birliğinin gerekse dünyanın ülkemize verdiği en büyük değer nüfusumuz %60 nı oluşturan evlatlarımızdır. Yaşlanan dünyanın gözü kendini yaşatacak endirek kaynaklara odaklanmıştır. Bu kaynağı bilerek ilke ve ananelerinden uzaklaştırarak kendi kaynağı haline getirme cabasıdır. Katiller artık evlatlarımızı kullanır hale gelmişlerdir. Bu işin acısını her zaman ülke insanı olarak çekmekteyiz. Evlatlarımızı fanuslarda değil , teorilerle değil gerçeklerle yetiştirmemiz gerektiğine inanmamız gerekir. Demokrasinin , laikliğin , insanlığın geleceği olan evlatlarımızı doğdukları andan itibaren bir birey olarak kabul edelim , gerçeklerle her zaman yüzleşmelerine eskisinde çok daha imkan verelim . Bu güne kadar bu tutumlarımızla bizi ayılar yedi , artık bizim ayıları yeme zamanımızdır. Hiç birimiz bahar dalı değiliz ama elbirliğiyle mutlaka mutlu olacağız evlatlarımızla. Hatalarımız öğrenmemizin bir yolu olduğu kadar ölümünde yoludur. Şemsiye geriye dönmeden evlatlarımızı hür bırakalım. Bırakalım yolu mutlaka bulacaklardır. Çünki gerçek acıtacaktır.Gözlerimizin , rengi biçimi ne kadar farklı olursa olsun göz yaşlarımızın rengi hep aynidir. Gözlerinden yaş değil sevgi fışkıran bir toplum , gençlik yaratmaya çalışalım. Çocuklarımızın çok şeye ihtiyacı vardır.Sevgi , inanç , aile gibi. Ama çocuklarımızın bunlara sahip olabilmesi için sevgi ve gerçekle atan bir kalbe ihtiyacımız vardır anne ve baba olarak.
Evlatlarımıza ışık tutalım , her insanın , her çocuğun ayrı bir dünya olduğuna inanarak.
Sağlık ve sevgiyle kalın.
A.HALDAN LEVENT
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder