6 Eylül 2007
EVDEKİ FOTOGRAFLAR
İnsanoğlu gelişimini hep fotografla belgelemiştir. Ara Gülerin söylediği gibi fotograf tarihi belgeleyen en büyük icattır , fotografçıda tarihi belgeleyen kişidir.
Hepimizin evlerinde , bürolarında , duvarlarında , sehpalarında , büfelerinde hep sevdiklerimiz resimleri ile doludur. Resimleri çok daha güzel görünmeleri için şatafatlı çerçeveler alırız. Çocuklarımızın kepli mezuniyetlerini , annelerimizin , babalarımızın , her zaman gönlümüzde yaşayan kaybettiklerimizin , beraber yaşadığımız dostlarımızın , arkadaşlarımızın , hayvanlarımızın resimlerini ve daha bir çoklarını bu geometrik şekilli dar açık kutucuklara yerleşiririz.
Ama hiç bir zaman onların önünde durupta elimize alıp uzun uzun incelemeyiz. Onlar evlerimizin görsel aksesuarını tamamlayan sessiz tarih , anı kokan unsurlardır aslında. Ve çok uzun zaman koyuldukları yerlerde evin sessiz sakinleri olarak sadakatla dururlar ve hareketsiz olarak bizi izlerler . Temizlik zamanı yüzlerine dahi bakılmadan camları ve etrafları ıslak bir bezle silinerek bir kaç defa devirildikten sonra yerlerine oturtulurlar. Aslında bunların sık sık değiştirilmesi gereklidir ama. Yerine gore bazıları gitmeli bazıları gelmelidir. Çünki her resim bizlerle bereber yaşayan hatıralarımızdır. O resimlere baktığımızda içimiz biraz burulsa da , derin bir iç çeksek te onlarda yaşananları ve duygularımızı buluruz. Hatta bazı çerçevelerdeki resimlerde makasla ustalıkla kesilmiş kısımlar bile görürürüz. Buradakine ne oldu diye sorduğunuzda sorumlu kişiden gerekli kişi değildi diye asabi bir cevapta alabilirsiniz. Çünki orada hep sevdiğimiz , saydığımız , gönlümüze çaktığımız kişilerin bulunmasını isteriz .
Bunların siyah-beyaz veya renkli olmaları hiç önemli değildir. Aslında işe siyah-beyazdan başlayıp renkliye gitmekle başlanmalıdır. Çünki bu fotografın tarihinide yansıtacak ve yaşatacaktır. Fotograf sessiz bir iletiş aracıdır. Onu okumak , onu gözlemek tam bir detaycılık ister. Çünki fotografın dili sonsuzdur. Tek bir kare her şeyi bir bakışta size anlatır , pencerenizin büyüklüğü kadar. Her bir bakışımız bizi her zaman ayrı dünyalara götürü , yaşadığımız güzellikleri bize bir daha bir daha sanal olarak yaşatır.Aslında fotograf insanın kendisiyle , tarihiyle yüzleşmesidir.
Siyah – beyaz fotografları oldum olası çok severim. Kontrastlar iki renkten oluştuğu için gözü yormazlar. Hatlar çok daha geçişlidir. En çok annemle babamın evlendikleri zamanki çektirdikleri siyah – beyaz fotografı inceler , zamanın modasını , insanların sade , narin ve gösterişten uzak , kadın erkek ilişkisinin ne kadar saygın , sevgi ve saygı dolu olduğunu gözlerim. Hele aile büyüklerinin yer aldığı fotograflar zamanın , insanın ve dünyanın nasıl değiştiği hakkında bilgi veren en nadide belgelerdir. Her bir yeni bakışımda çok daha değişik detaylar ve hislere kapılırım. Diğer taraftan diğerlerine baktığımda renkli olmanın dışında pek fazla bir şey hissedemem. Artık fotograf teknolojisi öyle bir hale geldi ki istenildiğinde çekenin bile hayretler içersinde kendi çektiği kareyi bile hatırlamayarak kim çekti bunu diyebileceği hale gelmiştir. Gelişen teknoloji nostaljiyi , sevgiyi ve duyguyu yok etmiştir. Görüntü haricinde.
Eğer evinizde siyah-beyaz fotograflar varsa onlara daha bir itinayla , daha bir nazla , daha bir gülümseyerek bakarsınız. Hatıralarınız canlanır bu kimdi şunun yanındaki aaaa şimdi ne yapıyor acaba diyerek çevrenizi hemen toplumsal bir iletişime sokarsınız. Çocuklarınız bende bakayım bende bakayım diyerek fotografı kapmaya çalışırken siz geçmişin güzelliklerine dalarak anlatır o kişileri beyinlerine sokmaya çalışırsınız. İşte bu siyah beyaz kağıt parçaları bize hayatın zıtlıkları hakkında da çok bilgi verir.
Bir çoklarımız fotojonik değilim diye fotograflarda yer almak istemezler. Asık suratla , eğriti durarak poz veririz. Aslında karede olmak bile bir varlığın ıspatıdır. Gülerek , peynir diyerek dişlerimizi gösterek dahil olacağımız bir karenin sonraki nesillere gülmeninde , gülümsemeninde bir insanlık niteliği olduğunu iletmektir.
Fotograf her zaman tarihi yansıtmasına devam edecektir. Evlerimizi güzelleştiren sessiz sakinleri fotograflarımızı çok dikkatli seçerek , devamlı değiştirerek ailemizin , sevdiklerimizin , toplumumuzun tarihine ışık tutalım. Onların her biri bir olayı , bir kişiyi kısacası geçmiş zamanımızı hatırlatacaklardır. Onlar bizlerin sessiz geçmişimizdir. Her zaman dokunulmak ve hissedilmek isterler. Anneanneme bakarken hayatın yorgunluğunu ama mutluluğunu , teyzeme bakarken pamuk gibi saçlarından fışkıran tükenmez enerjiyi , büyük teyzeme bakarken zerafeti , keskin bakışlı prensip adamı eniştemin gözlerinde gizlediği sevgiyi , dayımın inanılmaz yakışıklılığını , annemle babamın sevgi dolu bakışlarına hala defalarca hüzünlenerek ama onlarla beraber yaşamı tatmanın zevkiyle bakarak onları hala yüreğimde hissederim.
İster siyah-beyaz ister renkli koyacağımız her fotografı hayatı dolu dolu yansıtanlardan seçmeye özen gösterelim. Fotograf çekmekten asla sıkılmayın ,ne kadar çok çekerseniz geleceğe o kadar belge bırakırsınız. Çektiğiniz her fotografı çektiğiniz kişilere mutlaka gönderin. Çünki onlarında tarihlerine ışık tutmuş oluyorsunuz.
İleride geriye yanlız içinde yer aldığımız görüntülerimiz kalacak. Bizi tanımayanda tanıyacak en azından arkanızdan isminiz çok az olsada yine yankılanacak.
Sevgi ve sağlıkla kalın.
Haldan
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder